Sayfalar

22 Nisan 2022 Cuma

yaşamak sanırsın~ ağız tadıyla

M. ile aynı üniversitenin farklı bölümlerindeydik. sene kaç bilmiyorum. şu an düşünüyorum ama hiç hatırlamıyorum. istanbul'a gittiğimde kasımpaşa'da evinde beni misafir etmişti. atandı mı ücretli mi çalışıyordu işte orası bende yok. çünkü iki bin üç veya iki bin dört'te M. şehrine kpss'ye girmek için gitmiştik. orda da karşılaşmıştık. hatta counter strike bile oynamıştık. E. şehrine geçtik evinde misafir etmişti. düğünleri falan vardı. deprem olmuştu önceki gece. o sene kazandı kpss'yi ve atandı. sonra irtibatımız kesildi. yıllardır hiç görüşmedik M. ile. herhangi bir sebep yoktu. uzaklık ve klasik kopuşlar. aynı yurtta kalıyorduk çok güzel günlerimizde olmuştu. geçenlerde aklıma geldi ne yapıyor acaba diye düşünürken ismini aradım google'da. kendi memleketinin bir ilçesinde gördüm ismini. tıkladım evet fotoğrafı da var. idareci olmuş. hay allah. dönmüş istanbul'dan. hatta öyle bir okul ki ilçeye bile uzak. git gel yapıyordur kesin. onca zaman sonra M'yi bu küçük ilçeye getiren hikaye nedir acaba diye düşündüm. geçmişte kalan arkadaşımın fotoğrafına uzun uzun baktım. güzel dileklerde bulunup sekmeyi kapattım. çok eskiden tanıdıklarım beni de google'da arıyorlar mıdır acaba? :)
...
sivas'taki manavlarda neden kuşkonmaz bulunmaz. bir keresinde yemiştim çok beğenmiştim. lezzetliydi. yine tatmak istiyorum ama yok maalesef buralarda. oruçluyken aklıma gelmedi tabii ki. hep aklımdaydı. mevsimi ya biraz baktım manavlara. buraların yeşillik kültüründe kuşkonmaz yok. 
....
sia isimli yayınevi'nden virginia woolf'lerimi tamamladım. elimdeki diğer yayınevlerinden aldıklarımı hediye ederim artık. ilknur özdemir çevirileri. kapakları da hoşuma gitti. sepya havası var veya pastel rengi. woolf'ünde en sevdiğim fotoğrafı. canım küçük mutluluklar.
...
D.'nin babaannesi ramazanı çok güzel çok sevimli bir şekilde uğurluyormuş. elinde bir tabak şekerle kapıya doğru gider ve şöyle dermiş: "ağız tadıyla geldin ağız tadıyla git inşallah." çok etkileyici. yazarım dedim. yaz dedi. :)

...
sivas'ta da camilerde teravih namazında "ya henna" ilahisinde on beşinden sonra elveda deniyor.
...


okuduğum hikaye kitabında (durmuş saatler dükkanı) şu cümlelerin altını çizdim. "Bahar geldi diyorlar bir haftadır. Geldiği filan yok. Kıştan kalma, adamın iliklerine işleyen soğuk var. Güneş bir görünüyor bir kayboluyor." yazar resmen bu günleri anlatıyor. hayır burası değil her yer öyle. daha bugün akşam yürüyüşünde Melih, "hiç ısınmadım abi bu sene", dedi. yazı özledim.
...
liseye gidiyordum galiba. eski evimizde salonda yatıyordum. sabaha doğru bir titremeyle uyanmıştım. dışarda müthiş bir gök gürültüsü vardı. üşümüşüm demek ki. anneme seslendim mi yoksa fark etti mi hatırlamıyorum. üzerime kalın bir şeyler getirdi de kendime gelmiştim. o anın o sıcaklığın etkisini hatırladım. hafıza nasıl bir şey. hisleri de saklayan sonsuz bir depo gibi. eşeledikçe neler çıkar kim bilir.
...
bir yazarın kitabını okumayı bitirdiysem hele de sevdiysem hemen diğer kitaplarını okuma heyecanına kapılıyorum. gerçekten de okumak istiyorum. bu kişi artık benim yazarım olsun diyorum. ne yazsa okurum hevesini sıcak tutmak istiyorum.  sonra sırada o kadar çok okunacak yazar var ki biriyle oyalanıp durmanın ne alemi var deyip güzelim hevesimi kendi elimle söndürüyorum. böyle böyle geçiyor aklımdan düşünceler. daha başka şeyler. zaman da geçiyor. varsın geçsin. zamanla bir sorunum kalmadı uzun zamandır. şöyle uzaktan baktığımda kendime "büyük bir üzüntü" diyorum. büyük bir üzüntü bu.
...
okunacak ne çok kitap var diyorum ya. öyle değil bence. doğrusu şu: okunacak kitaplar var. bu kadar.



Hiç yorum yok: