"Kış mevsiminin patlayan rüzgarları, yağmur salvoları, karın ender, özlenen sessizliği, miskin sabahlar, bezgin günler, geceler, kentin pis gece büyüsü, hatırlar mısınız? ah unutabilse insan," 174
...
"Kapanan gözlerimin ışığı solup tükendiğinde, tıkanan kulaklarıma aşkın sesi manasız geldiğinde, hangi ses ulaşacak, amansız kentimizde rüzgarın eski çığlığından başka? Hangi görüntü canlanacak, gençlik boşluğunun ayak sesleri ile ve hoşnutsuzluğun, esrimenin, umutsuzluğun sesiyle dolu görüntüsünden başka?" 174
...
"Sonunda hepimizin ne kadar mütevazi, kasvetli ya da karanlık olursa olsun, hayatımız ne kadar değişmiş, eğilimlerimiz ne kadar farklılaşmış olursa olsun, yol boyu akıl almaz servetler ve başarılar elde etmiş de olsak, ilk mekânımıza döndüğümüzü mü düşünüyorsun? İnsan sence daima sonunda tekrar dönüp yoksulluğuna, dünyanın geri kalanına uzaktan baktığı, yıllar boyunca çıkamayacakmış sandığı düşkün mahallesine, küçük taşra kasabasına ya da sönük köyüne mi bakar ve o zaman bütün bunlar özlenir mi? Derler ki çok yaşlı insanlar özellikle çocukluklarını hatırlayıp zihinlerinde neredeyse oraya gömülürlermiş; o çok eskide kalmış dönemle yaşadıkları çöküş dönemi arasında bütün olup bitenlerin, hırslarının, tutkularının, kavgalarının ve talihsizliklerinin sahte olduğu, saplamalarla hatalardan ve esasen önemli olmayan şeyler için çılgınca çabalamaktan oluşan bir birikim oldu hissine kapılırlarmış; hepsinin bitmek bilmeyen bir döngü, öze, kökene, gerçekten önemli olan yegane şeye dönmek için beyhude bir yolculuk mu olduğunu sorgularlarmış... Hesaplaşma zamanı geldiğinde." 175
Ardından düşündüm: "ne için çatıştılar, niye onca çaba gösterdiler, bakmak ve sakin olmak yerine niye savaştılar, niye görüşmeyi ya da görüşmeye devam etmeyi beceremediler, onca rüya ve o sıyrık, benim acım, benim sözüm, senin ateşin ve onca şüphe, onca işkence niyeydi?" 175
yarınki yüzün 3 - zehir gölge veda-