evde bütün gün durmayı, oturmayı -artık ne derseniz- seven birisi olmadım. az da olsa dışarı çıkıp hava almak, küçük yürüyüşler yapmak veya eşle dostla oturmak bana iyi gelmiştir hep. bugün sosyal medyada dolaşan ev güzellemesi yapan video sürekli düştü önüme. yorumlar da hep şöyle: tıpkı ben. herkes evi bu kadar seviyorsa dışardaki kalabalık kimler o zaman? durun kalabalıklar ne işiniz var dışarda? hepiniz evinize. eve dönmenin yollarını bilmiyorsanız size yardımcı olabilirim. bu arada ev güzeldir evi olana. eviniz var ki eve dönmeyi ve evde olmayı seviyorsunuzdur.
*
evdeydim gün boyu. dışarda nasıl bir hava olduğunu bile tahmin edemedim. sıcak olmadığı kesindi. duş aldım. eğer hava soğuksa üşütme ihtimalim yüksek. ama akşam yemeğinden sonra nevada'ya gidip biraz okuyabilirdim. işte o kısma da üşendim. kardeşim bize geldi. turşu yaptı. kornişon turşusu, havuçla birlikte karnabahar turşusu (çok severim)... anneme yardım ettim. sarımsak soydum. bu işler bana göre değil.
*
güray süngü'nün "kış bahçesi"nde gezindim biraz. "vergilius'un ölümü"nden bugün daha fazla okudum. deniz gezgin'in "su mitosları" hoşuma gitti. sirenleri biraz daha ayrıntılı öğrendim. onların seslerine kulak tıkayan kahraman odysseus'un gemisinin tayfası. geminin direğine kendini bağlatan odysseus. ölüler ülkesinin kayıkçısı Kharon. Tantalos işkencesi. (su kenarında açlık ve susuzluk yaşamak) mitoloji çok ilginç bir alan.
*
sabah ders var. hadi uyu uyuyabilirsen. sömestir tatiline 60 gün kaldı. :)
cuma günü aralıksız yağmur yağdı. cumartesi yılın ilk karı düştü. bugün de akşam başlayan yağmur hâlâ devam ediyor. mevsimler için not düşmek hoşuma gidiyor. tıkandığın yerde imdadına yetişiyorlar. hani telefonda birisiyle konuşursun ve söz biter ya. o sırada havalar imdadımıza yetişir. iyidir. güzeldir havalardan mevsimlerden bahsetmek. yılın ilk karı dün düştü. ve insanın içini ısıtan şey şu: kış geldi bitmek için. şurda yaza ne kaldı diye yazasım geliyor. :)
*
"bazı introlar için hatır"
şiir başlığım hazır. yazması kaldı. kimse ç/almasın lütfen.
*
düşe/yazdım
yoldasın, uzun bir yolculuğa çıkmışsın. otobüsün camına hafif yağmur taneleri vuruyor. hafif yağmur taneleri otobüs camına vuruyor. cam kenarındasın. başın cama yaslı. hadi gece olsun. otobüs sabahın ilk soğuğunda terminale varacaktır. ve seni bekleyen kimse yoktur. bir valiz var. neyse ki ağır değil. bir taksi çağırmak işini görür. yoldasın ve ne dinliyorsun şu an mesajı düşer telefonuna. gülümseyerek yanıtlarsın. radyo dinliyorum. slow türk. popüler şarkılar çalıyor. inanır mısın irem derici yeni bir şarkı yapmış. damar. shazam'a okuttum. "bu defa başka" replay. replay. gülücük atıyorsun. irem derici ve sen. düşünemiyorum ama sen de o hal var. bazen hiç ummadığın bir sanatçı seni kimsenin anlamayacağı şekilde yakalar ve bir süre ona tutunursun. bunu kimse anlayamaz biliyorsun. anlayışın için teşekkür edersin. gülücük ve beyaz kalp. otobüsten gelen ilginç sesleri de seversin. uykun geldi mi? hayır. yolda uyumakta zorlanıyorsun. yorgunluktan biraz kendinden geçiyorsun. inince akşama kadar uyuyacaksın. yorgunluğu anca böyle atlatırsın. iyi ki geldin. hep tekrarlasak ya. sabahlar olmasın. kahkahaları hüzünle besledik. sonra altı çizili satırları okuduk. en sevdiğin kitabı anlatırken yüzüne yansıyan o heyecan, yaşam dolu. bu hatıra bana epey gider. ve sen gidiyorsun. şimdi ne çalıyor. pinhani çıktı. peki.
*
true dedective dizisinden not almışım:
"bazen en kötü halin en iyi halindir."
*
instagramda severek takip ettiğim bir arkadaşım izlediği bir filmi paylaşmıştı. "şiirsel bir rüya" vurgusunu yaparak. "long day's journey into night"
filmde şöyle bir söz geçiyordu: "elmaları hatırladığımda çoktan çürümüşlerdi."
mesela bana, şiire, güzel bir mısraya örnek ver deseler bu cümleyi söylerdim.
"elmaları bulduğumda çoktan çürümüşlerdi." cümlesi bir öyküde, romanda yer alabilir.
ama "elmaları hatırladığımda çoktan çürümüşlerdi." şiirdir.
"Claire Vaye Watkins, Nevada ve doğu Kaliforniya çöllerinde yaşayan insanların hayatlarının merkezindeki koyu umutsuzlukla ilgili öykülerinde onurlarını korumaya ve morallerini yüksek tutmaya çalışan mücadeleci kahramanlara hayat veriyor."
alıntılar
"Düşündüm de, belki de bazen böyle şeylerin, tabiri caizse, yol kenarında bırakılması daha iyidir. Bazen birisi senden işe yaramayan bir parçanı ister. Bazen aşk ömür boyu açılıp kapanan, açılıp kapanan bir yaradır." Sayfa 38
..
"Görülmeleri için sunduğumuz yanlarımızı ne zaman ve niçin sunduğumuzu kim söyleyebilir?" Sayfa 49
..
"Hiçbir şey, ardında bıraktığı boşluğu gidermiyordu. Giderebilecek bir şey olsaydı bile -mesela tıp, gönül yaralarına sürülecek bir merhem ya da terk edilen aşıklara yönelik bir hap geliştirmiş olsaydı- kullanmayı düşünmezdim; acı istiyordum ben, insanı yerden yere vuran ıstırabı istiyordum." Sayfa 142
..
"Zihin bir madendir. Onun uzak durmamız gereken rüzgârlı, çürük mağaralarına ne kadar da sık tekrar tekrar giriyoruz..." Sayfa 207
Saat 04.21. uyusaydım iyi olurdu. e-postama gelen güzel içli bir şiir ve onun üzerinden yaptığım sohbet. çok üzüldüm. uyuyamadım.
*
sonradan olmuyor. aşı tutmuyor. sen istesen de herkes kendi küçük topluluğunu kurmuş. kabul etme zorlaşıyor demek ki. buna alışacaksın. kulaklığını tak. en sevdiğin şarkılarla yürümeye devam et. on bin küsur adım olsun. iyi olsun.
gece mide yanması ile uyandım. ya da mide yanması beni uyandırdı. saat dörde geliyordu. talcid aldım. uzun sürdü mide yanmasının yatışması. artık dikkat etmem gereken şeyler gündemime girdi: şerbetli tatlılar ve büskivi. (G. Hoca dedi ki: o şerbetten değildir. tatlının içinde kullanılan margarin gibi yağlar yapar.) sonra soğuk. yatmaya yakın atıştırmalıkların kesilmesi falan. gündüz kursa gittim. evde gasvin vardı. ondan içtim. daha iyi hissettirdi. sevmediğim çorba. baş ağrısı başladı saat sekiz gibi. dışarıda yürüdüm iyi gelir düşüncesiyle. fena soğuk. alnıma vuruyor. kapşonu başıma geçirdim. çay ocağında bir çay. arkadaşla kısa bir yürüyüş daha. sonra arabasıyla beni eve bıraktı.
**
ağacın dalından kopardığım yeşil mandalina. ağaçtan yere düşenleri değil de ağacın dalından koparmayı tercih ediyorum. (rüyaları böyle yazarken olduğu gibi yazamıyor insan. yön vermek istiyor rüyaya :)
istanbul'da taksim-kabataş fünikilerine yetişmeye çalışıyorum. binmek için kart doldurmaya çalışıyorum. Kapıdan geçmeme izin vermiyor görevli. bir sebebi vardı ama aklıma gelmiyor. elimde taşıdığım bir şeyden miydi acaba? neden bu telaş neden sevgili hüseyin. :)
***
kerem eksen'in "uyku krallığı" adlı romanını bitirdim. yazarın okuduğum üçüncü romanı. ilk romanı daha mı güzeldi ne. yky'den çıkanı hiç beğenmemiştim. daha da okumam. masaya bir sürü kitap çıkardım. dünkü telefon konuşması bana biraz daha dikkatli olmam gerektiğini hissettirdi. ertelemeden sevdiğin insanlara bir merhaba demek bile nasıl kıymetli. bugün yasin'i aradım. hal hatır sordum.
**
serol teber ile şenol ayla'nın "didik didik freud" adlı programlarını arabada okula gidip gelirken dinlemeye başladım. (2004 yılında açık radyo'da yapılmış program). acaip keyifli bir program yapmışlar. bırakamıyorum.
**
zihnimdeki tartışma düzeyi azaldı. bitecek ve silinecek inşallah. bir narsistin manipilasyon tuzağına düşmedim şükür. insan bazı kararlarını geciktirmeden erken vermeli. o kadar çok ki gecikmeli kararlarım. önümde yığınla ertelenmişlikler duruyor. bu da fena üzüyor beni. çok üzgünüm çok. ama korku, kaygı ve vicdan üçgeninde sıkışıp kalmışım. en çok vicdan ve merhamet.
**
aylar sonra film izlemek: "inside the yellow cocoon shell" üç saat. ilk saatini bugün izledim.
**
iki güzel şarkı düştü önüme. günün kazancı bence. dinleyelim uyku krallığına geçmeden önce.