Sayfalar

30 Mayıs 2022 Pazartesi

boşluğa yaslanılmaz

1) Renata Salecl'i büyük bir hayranlıkla okumuştu Melih. Yürüyüşlerimizde kitaplardaki meseleleri büyük bir heyecanla anlatırdı. Durur muyum. "Kaygı Üzerine" ve "Seçme İkilemi" kitaplarını aldım. Tabii ne zaman aldığımı hatırlamıyorum. -Eskiden not düşerdim kıymetliydi o zamanlar az ve öz kitap alınca aldığım tarih, şehir belirtmek güzel bir iz bırakırdı.- Yakın zamanda yazarın "Cehalet Tutkusu" isimli yeni kitabı da çıktı. Durur muyum daha önceki iki kitabını okumadan bunu da aldım. Fakat bu sefer durmadım. Cehalet Tutkusu'nu okuyup bitirdim. -Hikaye ve roman okumalarıma ara vermeden fikir, düşünce kitaplarını ihmal etmemeliyim. Çok ertelediğimi itiraf edebilirim.- "Kaygı Üzerine" isimli kitabınıda yarıladım sayılır. Tabii Freud ve Lacan terminolojisine iyi hakim olmak lazım. Bazı konularda içine giremiyorum. Olsun. Kaygının sosyolojik ve psikolojik olarak öznede belirme şekli çok ilgi çekici. Farkında olmadan nelere maruz kalıyoruz. Ya da Cehalet Tutkusu'nda sürekli vurguladığı gibi görmezden gelme, bilinçli cehaletin ordusunda gönüllüleriz. 


2) WhatsApp'tan bilinmeyen bir numaradan mesaj: Hocam nasılsınız?  Ben H....  İsmen tanıdım. İlçeden öğrencimdi. Arkadaşıyla konuşurken sohbette beni de anmışlar o yüzden bir hal hatır sorayım demiş sağ olsun. Yani hiç aklıma gelmeyecek unutup gideceğim bir öğrencim bi şekilde beni unutmamış ve hatırımı soruyor. Hemen bir karşılaştırma yapıyorum. İlgilendiğimiz bir öğrencim ise merkezde okuyor bir kere bile yanıma gelip ziyaret etmiyor. Demek ki iz bırakma öyle ilgilenmeyle de olmuyor. Rasyonel bir şey değil. Çok sevindim mutlu oldum. Ya hocam gülüşlerinizi ve yünlü çoraplarınızı da unutmadık deyince tebessüm ettim. Sınıfça ders sonrası muhabbet ederken onları hep güldürürdüm. Evet gülüş de bir izdir çorap da. Hatıralar nesnelere, tatlara, anlara yükleniyor. 

3) Dün kitapçıda otururken akşam üstü bir müşteri geldi. Sıkı bir okuyucu olduğu belliydi aldığı kitaplardan anlıyorum yani. Daha önce hiç görmemiştim.  Arkadaş bizi tanıştırınca üniversitede öğretim üyesi olduğunu öğrendim. Sonra bi şekilde ismen tanıdığım birisi çıktı. Şiir kitabı da vardı. Ortak yazar tanıdığımız üzerinden epey sohbet ettik. Gerçi o konuştu sürekli. Fena halde dertliydi şehirden, şehirdeki ilişkilerden, yapmak isteyip yapamadıklarından. Mimari anlamda verdiği tarihsel bilgiler çok iyiydi. Üç medrese üzerinden tarihi okumak. Sivas'ın kıymetinin bu anlamda pek anlaşılmaması. İnsan böyle farklı ilgi alanlarından sohbet edecek birilerini bulunca bakış açısı nasıl zenginleşiyor. Ne kadar azız. 
Arkadaşıyla İstanbul'da duvar dibindeki çay ocağına otururlarmış sürekli. Onca kafe varken neden duvar dibindeki çay ocağında oturuyoruz, demiş şair. Çünkü, boşluğa yaslanılmaz, diye cevap vermiş "Boşluğa yaslanılmaz." İki gündür bu cümle dilimde, zihnimde dolanıp duruyor. "Boşluğa yaslanılmaz." "Boşluğa yaslanılmaz."

4) Tabii güzel bir sabahlama oldu. Gece nasıl bitti anlamıyorsun. Uyku dağıldı. Olsun. Telefonu aldım mavi ışığı kapadım. Mabel Matiz'le söyleşi yapmış Armağan. Dur dedim dinleyeyim. Öylesine. Çok keyifli geldi. Mabel, Sivaslıymış, adı Fatih'miş. Diş hekimliği okumuş. Kekemeymiş. Vay arkadaş derken uyumuşum. Yukarıda bahsettiğim yazar Reneta hanım ise bir zamanlar Zizek'in eşiymiş. Hahahaha dedikodu bizde :)

5) Sevdiklerim, kıymet verdiklerim, dostlarım ve arkadaşlarım için hep hep hep dua ediyorum. Duanın şifaya vesile olacağına inanıyorum. Bu dünyada gerçekten iyi olmayı, mutlu olmayı hak eden insanlarım var. Ne güç bir dünya burası. 

6) Daha ne yazacaktım unuttum. Bir şarkı bırakayım. Aksın geceye.




1 yorum:

Adsız dedi ki...

''İnsanlarım" ifadesi ne hoş ne zarif,karşındakini her şeyiyle kabulün ifadesi.Dua,bir insana verilen kıymetin en değerli tezahürü. Bizim de yakamıza çiçek yaptığımız dualarımız var çok şükür....