Sayfalar

3 Mayıs 2022 Salı

Başıboşluk bazılarının cennetidir.

 

Arka Kapaktan

Sadece kült filmleriyle değil, yaşamı ve düşünceleriyle de sıra dışı bir isim olan Werner Herzog'dan benzersiz bir tecrübenin kitabı: Buzda Yürüyüş.

1974 yılının kasım ayında, geçen yüzyılın en önemli sinema eleştirmenlerinden yakın arkadaşı Lotte Eisner'in Paris'te hasta yatağında ölmek üzere olduğu haberini alınca şöyle der Herzog: Olamaz, dedim, şimdi ölemez, Alman sineması şu an onsuz yapamaz, bu önemli kadının ölmesine izin veremeyiz. Herzog, oraya yürüyerek giderse Eisner'in ölmeyeceğine, iyileşeceğine dair çılgınca bir inançla Münih'ten yola koyulur. Bir sırt çantası ile çıktığı bu yolculukta köylerden, tarlalardan, dağ yollarından kar buz içinde geçerken karşılaştıklarını kendisine has üslubu ile kâğıda aktarır. Yolda gördüklerini anlatırken aslında yaşam, ölüm ve dünya hakkında âdeta kısa ve kesik, ama derin bir konuşma yapar kendisiyle. 1982 yılında Lotte Eisner'in Helmut Kautner Ödülü alması üzerine yaptığı konuşmayı da sonuna eklediğimiz Buzda Yürüyüş, iyi bir yönetmenin gözünden, buz üstünde bir yolculuğa çıkarıyor okurlarını.

Alıntılar

“Her şeye ağır basan tek bir düşünce var; Buradan uzaklaşmak…”

"Kararlı adımlarımın altında yer sallanıyor. Hareket ettiğimde bir bizon hareket ediyor. Dinlendiğimde bir dağ istirahata çekiliyor."

“Muhtemelen yoluma ilişkin bir dizi yanlış karar aldım ve şimdi geriye bakınca, beni doğru yola getiren de bu oldu.” "Okul, çocukları yutmuş." "Bir evin duvarına tebeşirle "Yatağını kendini sevdiğin gibi sev." yazılmıştı."

"Bugün kendi kendime "Orman" dedim sık sık, hakikat bizzat ormanın içinde geziniyor."

“Kısa ve müthiş bir an için ölümüne yorgun bedenimden tatlı bir his akıp geçti. Dedim ki, pencereyi açın, son birkaç gündür uçabiliyorum.”

.....................

"Kedilerin kendi bilgelikleri vardır ve bir insanın kendilerine karşı ne hissettiğini hemen anlarlar."

Tanizaki'nin aynı yayınevinden "Gölgeye Övgü" kitabını okumuştum. Bu kitabı ise şahane. Çok keyifli bir novella.







yazarın bir önceki kitabı "Hah"ı okumak için sabırsızlanıyorum. burası bildiğimiz bir istasyon değil. yine bekleme yeri ama öyle değil.

"Başıboşluk bazılarının cennetidir. Bir sabah uyanırsın ve yapacak hiç ama hiçbir şey yoktur. Oradan oraya gider, sonra başlangıç noktasına dönersin, istersen dönmeyebilirsin de. Hiçbir rotası olmadığı gibi hiçbir sınırı da olmayan bir yürüyüş."
...
"Kaldı ki yalnızken zaten cennetteydim."
...
"Doğru dürüst bağlanamamış herkes gibi ben de ondan bir türlü kopamamanın hüsranıyla çileden çıkıp duruyordum."

...
“Neyin doğru neyin yanlış olduğuyla bunca meşgul olduğum halde amaçladığım doğru eylemi hep ıskalıyordum. Bu yüzden etrafımdaki insanların benden bağımsız varlıklar değil zihnimin şekilden şekle giren uzantıları olarak kalmaları beni rahatlatıyordu.”
...
"Yalnızlığımı korumam elzemdi; kendimden çok başkaları için istiyordum bunu çünkü onların da benim kadar incinebilir olduğunu göz önünde bulundurarak davranmaya takatim yoktu."
...
"Bir an, amaçlı gibi görünen davranışlarımın ardında amaçsız bir dalgınlık olduğu düşüncesiyle ürperdim: Yer değiştirdiğimi sanıyordum, meğer sadece sürüklenmişim."


Andrew Wyeth, Master Bedroom (1965)


Hiç yorum yok: