eskiden dert ederdin gündemine alırdın. bu aylarda bütün sohbet girişlerini havayla bağlantılı olarak başlatırdın. bu sene bir hal var üzerinde. pek ilgini çekmeyen bir kar yağışı var şimdi dışarda. gücüm olsaydı da çıkıp güzelce yürüseydim. gücüm yüreğimden, elimden çekilmiş gibi. yorgun. ya bu kelime de takıntı oldu bende. yorgun. ne çok kullanıyorsun bu kelimeyi, demişti A. hoca. gemerek'te. hiç farkında değilim. yorgunum. çok kullanıyormuşum meğer. tabii olayı şairane bağlamak da bizim işimiz. ismet özel'in ilk şiirinin adı yorgun'muş. demek ki yorgun olarak başladık yaşamaya ve öyle yorgun olarak devam ediyoruz hayata. izlediğim dizide geçen şu söz içime oturdu. "bu hayat benim nefesimi kesti." içime oturduğu gibi gözlerim de doldu fena. eskiden dert ettiğim meselelerimi yavaşça içimde öldürmeye başladım sanki. ağır ağır yok oluyorlar, sessizce çekiliyorlar. ben de çekiliyorum. deli gibi oyalıyorum kendimi. bu hoşuma gitmiyor. nefes alıp yazmak istediğim şiirlerime odaklanmam lazım. ama hep okumak, izlemek, dinlemek isteği. öyle ağır basıyor ki. yıllardan hiçbir beklentim olmadı. takvimlerin, yılların değişmesiyle çok oyalanmadım. geleceğe dair plan, program, hayal, beklenti. yok. bomboş. (kendim için tabii ki. yoksa sevdiklerim için çokça dua ediyorum.) uzaktan kişisel bir gelişimci sesi geliyor: kendini sev! fakat ikibinyirmialtı (bitişik) üçüncü şiir kitabımın çıkacağı yıl olsun isterim. ama ağırdan ilerliyor. yine de isterim.
dizi de geçen birkaç sözü daha not almışım
"en büyük endişen hemen önünde durandır."
"en büyük neşe kaynağın hemen önünde durandır."

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder