Sayfalar

20 Aralık 2025 Cumartesi

0.00

büyük klasiklerden olan "madam bovary" bitti. şimdi hangi klasiği okusam diye düşünüyorum. bir yandan düşünmeye devam ederken sosyal medyadan tanıdığım sıkı bir okur arkadaşım (henüz yüzyüze tanışmadık) bana bir yazardan bahsetti. Ahmet Karcılılar. Yazarın "Yağmur Hüznü" romanını kesinlikle okumalısın, dedi.  Kitabın baskısı yok. Yazarın ismini ilk defa duydum. Sırada bu kitap var. Okuyalım bakalım. 











Selim İleri'nin bu sözlerinin altını çizmiştim. "Bugün, dün de öyleydim, melankoli'nin müthiş etkisi altındaydım. Bunu yenemiyorum. Hiçbir zaman yenemedim." 

Melankoli meselesi yıllardır kafamı kurcalar. Ve ben de kendimi melankolik bir insan olarak tanımlarım. Ve bu halimi hiç yadırgamadan kabul ederim. Melankoli'nin karşılığı hüzün olsa gerek. Hüznü severim ama bu beni yaşamdan alıkoyan hastalık derecesinde bir tutum değildir. Belki bir mizaç veya fıtrat. Bir kaç gün önce "didik didik freud" programını dinlerken çok güzel bir konuşma geçti. Üşenmedim yazdım. Serol Teber, Tevfik Fikret'in melankolik yapısını yorumlarken şunları söylüyor:

"Fikret'in mizacı kişiliğini yeniden bir köşesinden tartışmak gerekebilir.....  Fikret'in gençlik yaşlarından beri dünyaya duruşu melankolik bir tavırdır. melankolik bir mizacın tavrıdır ya da duruş biçimidir. bunu biz kesinlikle ama burada bir hastalık olarak almayalım. ne klasik psikiyatri kitaplarındaki melankoli ya da depresyon tanımıyla paralel düşünelim ne de dünya sağlık teşkilatı'nın depresyon üzerine koyduğu kriterlere uygun düşünelim.  Ben böyle bir düşüncenin sanatkârlar üzerine özellikle sanatkârlar üzerine bu tür tanımlamanın çok doğru olmadığı kanısındayım illa beyaz adamın kriterlerine uygun şekilde kategorize etmek ve damgalamak. ben buna karşıyım."

Melankolik ruh halinin sanatçılar üzerinde normal, sağlıklı bir duruş olduğunu söylüyor. Bu düşünce ilgimi çekti. 

Hiç yorum yok: