Başka bir dünya var, ama o bu dünyanın içinde," der Lori, Paul Éluard'ı alıntılayarak. Kafası edebiyattan çok fiziğe çalışan Ruprecht ona anlamaz gözlerle bakınca, anlatmaya devam eder: "Hani insanlar sürekli bir yerlere yetişmeye çalışıyor ya? Herkes, bulunduğu yerden memnun değilmiş gibi bir başka yere gitmeye çalışıyor. Stanford'a gitmek istiyorlar, ya da Toskana'ya, cennete, ya da daha büyük bir evde, daha lüks bir sokakta yaşamak istiyorlar. [...] Başka bir yere gitmeye çalışmakla o kadar meşguller ki, aslında bulundukları dünyayı fark etmiyorlar."
Halbuki Lori'ye göre, hayatımızdan çıkış yolları aramak yerine, içine girecek yollar aramamız gerekir. Hayatımızın aslında ne olduğunu anlamamız ve buna göre yaşamamız gerekir. O zaman dışarıdaki dünyanın içindeki asıl dünyayı görebiliriz, onu gizlendiği yerden çekip çıkarabiliriz.
"Sicim teorisi gibi mi?" diye sorar Ruprecht.
"Onun gibi bir şey işte," diye yanıt verir Lori. "Hani, her sobanın içinde bir ateş vardır ya? İşte, her bir çimenin içinde, çimen olmak için yanıp tutuşan bir çimen var. Her ağacın içinde bir ağaç, her insanın içinde bir insan var. İşte sıkıcı ve sıradan gibi görünen bu dünyanın içinde de, eğer yeterince dikkatli bakarsan, tamamen büyüleyici, muhteşem bir dünya var."
irlanda defteri- meltem gürle- can yay. sayfa 162
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder