Sayfalar

25 Kasım 2024 Pazartesi

sonra geri döndüm

istanbul, yollardan, sürekli gidip gelmelerden ibaretmiş gibi. hep yollardasın. evet bilinen bir şeyi söylüyor olabilirim. hep yetişme telaşı ki bu doğru. insanlar yetişmeye çalışıyorlar sürekli. evlerine, işlerine, arkadaşlarına, randevularına, acılarına, mutluluklarına yetişmeye çalışıyorlar. aman banane çalışsınlar, diye bitirmek geldi cümlemi içimden.

yüzlere baktım sürekli. metrobüste, marmarayda, otobüste ve metroda. sürekli yüzlere baktım. yorgun yüzler, güzel yüzler, garip yüzler, hissiz yüzler, mutlu yüzler. hepsinin hikayesini okumaya çalıştım yüzlerinden. bir daha asla göremeyeceğim yüzlerin hikayelerini dinledim bakışlarından. farklı bir şey beklemedim tabii ki. insanın hikayesi aynı. ama garip bir şekilde bu şehir benim zihnimin çalışmasını harika bir şekilde açıyor. üretkenliğimi hızlandıyor. çabuk düşünmek ve hızlı karar vermek zorundasın, bu yüzden mi acaba? zihnime hücum eden imgeler, semboller...

sonra geri döndüm. böyle uzaklarda ne arıyorum, dedim kendi kendime. sordum sordum soğudum. her şeyden. her şey dediğim kendim aslında. kimseyle bir sorunum sıkıntım yok şükür. yaşadıklarım üzerinde düşünmeden kaldığım yerden devam ediyorum. soğuk bir tepki mi bu acaba? beklentisizlik mi? hissizlik mi? geçen gün yolda yürürken neden bir yarınım yok dedim. yarınım yok demek neydi? hayal yok, umut yok beklenti yok. ama dur. iki artı bir eve ihtiyacım var lan. onca kitap, dergi nereye sığacak. sığamıyorum artık. (geçmiş yıllarda e-postama düşen kötü - kısa bir öyküden) 

Hiç yorum yok: