Sayfalar

16 Mayıs 2022 Pazartesi

gece karanlığında sardunyalar

 yine bir Jaguar Kitap klasiği. altını çizdiğim, beğendiğim o kadar çok cümle, paragraf var ki. umarım jaguar kitap bana kızmaz. :)

1937 yazının son günleri... Göl kıyısındaki küçük bir kasabada yaşayan on yedi yaşındaki Franz, annesinin isteğiyle “eski bir tanıdık” olan tütün mamulleri satıcısı Otto Trsnjek’in yanına, Viyana’ya gider. Böylece hem bir meslek edinecek hem de Viyana gibi bir yerde daha iyi bir gelecek kurabilecektir.

Genç Franz bir yandan mesleğin inceliklerini öğrenirken bir yandan da dükkâna uğrayan ünlü tiryakilerle tanışır. Bu müşterilerden biri olan Profesör Sigmund Freud ile dostluk kuran Franz, Anezka adlı gizemli bir kıza âşık olduktan sonra profesörle görüşmeyi daha da sıklaştırır.

Ancak o günlerde Viyana’ya gelen bir tek Franz değildir; gamalı haçlar, Führer posterleri, Gestapo da gelip yerleşmiştir Viyana’nın kalbine. Sersemletici bir aşkın pençesindeki Franz, içinde yaşadığı toplumun, siyasetin kısacası etrafındaki her şeyin dönüşümünü geç de olsa fark etmeye başladığında artık dönülmez bir yola girmiştir hayat.

Dünya edebiyatının son yıllardaki en dikkat çeken isimlerinden Robert Seethaler’in bu incelikle örülmüş, yürek burkan romanını Oktay Değirmenci Almanca aslından çevirdi. (arka kapak'tan)

...

alıntılar

"...asıl büyük sorun politikaymış. Politika, ilkesel olarak her şeyi mahvediyormuş ve o sırada koca poposuyla iktidar koltuğunda kimin, merhum imparatorun mu, cüce Dollfuss'un mu, onun yetiştirmesi Schuschningg'in mi yoksa komşudaki şu büyüklük delisi Hitler'in mi oturduğu hiç fark etmezmiş: Politika tarafından her şey ama her şey berbat ediliyor, bozuluyor, mundar ediliyor, aptallaştırılıyor ve sonunda bir şekilde yerle bir ediliyormuş."

...

"Bu alışılmadık bir durum değil. Zira aşktan kimse bir şey anlamaz."
"Siz bile mi?"
"Özellikle de ben!"
"İyi ama o zaman neden insanlar sürekli ve her yerde âşık olurlar?"
"Genç adam," dedi Freud. Sonra durdu. "Balıklama atlaması için insanın suyu anlaması gerekmez!"
"Anladım!" dedi Franz. Mutsuzluğunun uçsuz bucaksız derinliğini daha iyi ifade edebilecek bir kelime bulamamıştı. Bir kez daha "Anladım," dedi.
....

"...aşık olmak kendini artık tanıyamamak demektir."

"Bütün hayat, durmadan devam eden birbirinden uzaklaşma, ayrılma sürecidir."

...

"Çok konuşanın genellikle söyleyecek az şeyi olur."

..

"Tuhaf zamanlar yaşıyoruz. belki de zamanlar hep böyle tuhaftı da sadece ben fark etmiyordum."



"Kimse aşkın ne olduğunu bilemez. Fakat yine de insanların çoğu onu deneyimlemiştir. Aşk gelir ve gider, kimse öncesinde onu anlamaz, sonrasında da anlamaz, hatta aşk en az oradayken, yani yaşanırken anlaşılır. İşte bu nedenle sana şunu söylememe izin ver lütfen: Kimse aşka uygun değildir, buna rağmen ya da belki tam da bu nedenle aşk, hemen herkesi en az bir kez yakalar."

"Bazen üzgün olduğunu duymak canımı acıtıyor. Ne söylemem gerektiğini bilmiyorum. Üzüntünün, insanın ömründe geçirdiği saatler kadar çok türü var! Hatta belki de biraz daha fazlası. Bu üzüntünün tam olarak neden kaynaklandığını bilip bilmemenin bir önemi yok. Bu, hayatımızın bir parçası. Bana sorarsan, hayvanlar bile üzülüyorlar. Hatta belki de ağaçlar bile. Sadece taşlar üzülmezler. Orada öylece durur ve hiçbir şey yapmazlar. Ama bunu kim ister ki?"

...

"Dünyaya cevap bulmak için değil, aksine soru sormak için geliyoruz. İnsan, deyim yerindeyse kesintisiz bir karanlığın içinde el yordamıyla yolunu bulmaya çalışır ve ancak çok şanslıysa bazen bir ışık noktasının parıltısını görür. Ve yine insan, ancak yeteri kadar cesur ya da sebatlı yahut aptal ise veya en iyisi hepsine birlikte sahipse bizzat kendisi ardında bir işaret bırakır!"

...

"Sahi kaç veda kaldırabilir insan, diye düşündü. Tahmin ettiğinden çok daha fazlasını belki. Belki de tek birini bile kaldıramazdı. İnsan kalsa da gitse de asıl olan vedalardı. Bu, insana daha doğduğu anda söylenmeliydi."

...

"İnsanların söylediklerinin büyük bir kısmı da zaten daha baştan çöpe atılabilir. Çünkü şöyle bir bakıldığında herkes konuşuyor ama kimse bir şey bilmiyor. Hiçbir şeyden haberleri yok. Hiç kimse konuştuğu konuya vâkıf değil. Hiçbir fikirleri yok. Kaldı ki, bugünlerde çok fazla fikir sahibi olmamak galiba en iyisi. İnsanın her şeyden bi haber olma hâli, içinde yaşanılan zamanın gereği; bilmemek ise zamanın ruhu."

....

kitapla ilgili güzel bir yazı: tıkla

Hiç yorum yok: