Eyüp Aktuğ
“Ben ne yaptım? Bir
hududu zorladım. Kendimin dışına çıkmak isterken kendime rast geldim.”
Bir Adam Yaratmak – Necip Fazıl Kısakürek
Şair bir hududu zorlayan, kendisinin
dışına çıkmak isterken yine kendisine rast gelendir. Eşyalara ve hadiselere
karşı madde üstü bir nazariyeden yaklaşan, yirmi dört saatlik zaman çizgisinde
göremediğimiz, fark edemediğimiz şeylerin arayışındadır. Bu yönüyle sürekli
kanayan bir yaraya sahiptir. Şair, bir tarafıyla o yarayı sarıp sarmalarken,
diğer tarafı o yarayı kurcalamakta ve bazen isteyerek bazen istemeyerek tekrar
ve tekrar kanatmaktadır. Şairin iç dünyasındaki bu çatışmalar ise yeni şiirlere
kapı aralamaktadır.
Hüseyin Karacalar, ilk şiir kitabı
Cevapsız Aramalar ile kendisinin dışına çıkmak isterken kendisine rast gelen
bir şair. Cevapsız Aramalar, Hüseyin Karacalar’ın ilk göz ağrısı. Telaşla
oradan oraya koşturan bir kalabalığa şahit olan, gürültüye kulak tıkamayıp olan
biteni duyan, bütün bunların yanı sıra bu uğultunun arasında undan, şekerden ve
zeytinden bir rahmet, bir bereket damıtan Hüseyin Karacalar, “annem ve babam
için” ithafıyla bizi karşılıyor. Kitabın
ilk şiiri Bir Teselli Ver’de, “Şimdi hissettin mi çınar ağacının arasından
gelen sesi / Şimdi ezan şimdi namaz şimdi gül tadında bir mevsim” diyor.
Cevapsız Aramalar, konuşkan ve aynı
zamanda suskun bir kitap. Şair, kitaba aldığı şiirlerinde mahcup bir öfkeyi
hissettiriyor bizlere. Kitaba giren şiirlerin birçoğunu, 18. sayısından
itibaren editörlüğünü yürüttüğü Aşkar Dergisi’nde hatırlamaktayız. Anadolu’nun
ortasında, taşrada doğup taşrada hayata devam ediyor olmak, şairin kalbini
yoğuran özneler arasında. Toprağın dilini anlamaya çalışışı, okuduğu ve
yorumladığı her şeyin eninde sonunda toprakta bir araya gelmesi, Fırsat
Kuponu’na, “Demiş miydim daha önce / Topraktan başka bir şey öğrenmedim /
Topraktan başka bir şey yaramadı işime” mısralarıyla yansıyor. Şiirleri
okumaya ve mısralar üzerinde düşünmeye başladıkça Karacalar’ın yaşamına dair
bir gezintiye de çıkmış oluyor ve şairin şiir serüvenine tanıklık etmiş
oluyoruz. Bunu en iyi hissettiğimiz şiirlerin başında ise uzun bir susuşun
neticesinde gelen “Sen Muş’ta Uzak Bir Kışta” isimli şiiri. Bu şiirle birlikte
şairin iç dünyasındaki imgelere, o imgelerin kâğıda izdüşümlerine, belki
kendisiyle hesaplaşmalarına ve çağın getirdiği donukluğa karşı bir yorgun bir
öfkeye şahit oluyoruz.
“Peşini
bıraktığım şiirler üstünü çizdiğim mısralar / Çalmasın kapımı bir daha
toprağımda bitmesin / Ayaklarımı beklemesin kapımda ayakkabılarımı düzeltmesin” mısralarıyla bu tanıklığa ortak oluyoruz.
Cevapsız Aramalar’ın, şairin dikkat ve titizlikle seçtiği
şiirlerden oluşuyor olması, kitabı ayakları yere basan bir eser haline
getiriyor. Okurunu her şiirinde farklı bir atmosferin içine alan şair,
şiirlerine yansıyan bazı isimleri yansıtmış. Orhan Gencebay, Neşet Ertaş, Ümmü
Gülsüm gibi. Yer yer akıntıya karşı kürek çekmenin terleyişini hissettiğimiz
eserde, bir sır kendisini yineliyor: Tevekkül. “Allah İzin Verirse” şiirine
dönüyorum yine. “Olsun Allah izin verirse / Mutlu bir sona yetişebilirim.”
Hüseyin Karacalar, mutlak olana,
yaşama, insanlara ve kendine dair hissedişini, itiraflarını güçlü fakat
boğmayan, okurunu yormayan şiirleriyle Cevapsız Aramalar’da okurlarıyla
buluşmayı bekliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder