Şiirle örülmüş bir hayatı yaşamak... Bunu kendine bir yaşam tarzı olarak seçenler için ömrün
her an'ı, yeni şiirlerin devşirileceği sonsuz imgeler dünyasıdır. Hayat, bildiğimiz akışını
sürdürürken, olup bitenlere bir şiirin parçası gözüyle bakanlar için tarifsiz güzellikte dizeler
çıkar yollarına.
Hüseyin Karacalar isminin bendeki çağrışımı her zaman şiir olmuştur. İlk karşılaşmamızda bu
tarih 1997 yılına tekabül eder elinde sımsıkı tuttuğu Hüseyin Akın’ın Sevmek, Karanfil ve
Kiraz kitabından ayaküstü dizeler okumuştuk Sivas’ta. Aşağı yukarı her karşılaşmamızda
şiirlerin kulağını çınlatırdık. Aradan geçen uzun yıllara rağmen, şiirler de dostluğumuz da hiç
azalmadı; gelişti, ete kemiğe bürünerek dergi oldu, kitap oldu, hâlâ da aynı sıcaklıkta devam
ediyor.
Aşkar’dan kitaba uzanan koyu bir çizgi
Anadolu’da dergi çıkarmanın ayrı bir havası vardır. Samimiyet, sesinin yankısını duyabilmek,
Anadolu’dan metropollere uzanan ve dergi sayfalarından müteşekkil sağlam yollar, bu işe gönül
verenlerin en büyük dayanağıdır. Günümüzde dünyanın bir avuç içine sığdığı gerçeği göz önüne
alındığında merkez – taşra ayrımı pek de eskiye nazaran rağbet görmese de Anadolu’da olmak
bile insana tarifsiz nimetler sunmaktadır.
Hüseyin Karacalar, Ebabil Yayınları arasından çıkan ilk şiir kitabı Cevapsız Aramalar’la
okuyucuyu selamlasa da, Aşkar dergisi ile de okuyucuların kalbine her yeni sayı ile sıcak
selamlar gönderen bir şair. Sekizinci yılında 35. sayısına ulaşan dergi Sivas merkezli çıksa da,
içerik ve yayın kadrosu olarak bir Türkiye dergisi. Aşkar, Anadolu’nun samimiyeti ile çıkmaya
devam ediyor.
Aşkar dergisi, her yeni sayısı ile kendini geliştiren bir dergi.
Bunda yazar kadrosunun, yayın kurulunun emeğini göz ardı
edemeyiz ama bu arada daha dikkate değer olan Hüseyin
Karacalar ve İdris Ekinci’nin gayretidir.
Dergiyle birlikte gelişen bir şiirle karşı karşıyayız. Hüseyin
Karacalar’ın Cevapsız Aramalar kitabı, vaktinde çıkmış bir
kitap. Karacalar, şiire verdiği emeği bu kitapla taçlandırarak
şiir yolunda ne kadar ısrarcı olduğunu ve şiiri ne kadar
ciddiye aldığını somutlaştırmış oldu.
Şiirlerde bir mümin hassasiyeti var
Farkında olarak yaşayan bir şair Hüseyin Karacalar. Şairlik
sıfatı omuzlarına bindiğinde de bir mümin hassasiyetinin
ağırlığıyla dizeler kuruyor. Şiirler arasında gezerken
kendinizi tanıdık bir dünyanın koynunda buluyorsunuz.
Bir şadırvan serinliği, abdestin ruha kattığı huzur ve ezan
sesleriyle onarılan sıkı bir duruş. “Kalkan” şiiri kitabın en
dikkat çeken şiirlerinden. Adım adım abdestin insana bir
kalkan olduğunu anlatmış Karacalar: “Saçlarımı ıslatınca bir
dinginlik / Bozulan büyü biten kâbus saçlarım / Kulaklarımda
birleşir ırmakla deniz / İşte kırılıyor Notre Dame’ın
kamburu”
“Takipsizlik Kararı” şiiri de bir yatsı vaktinin şehre inişini ve şehre kattığı havayı anlatıyor:
“Pencereyi açınca kocaman bir yatsı ezanı / Konsantre oldum aldım başımı sulara”
Yaşantıyla şiirin yolu kesişiyor
Hayattan uzak şiir, neoepik şiir, soyut şiir, ütopik şiir gibi bir çok adlandırma yapılabilir
günümüzde yazılan şiirler için. Şairler kendi yaşadıkları dünyalarından çok, iç dünyalarının
sesine kulak vererek gizli bir perdenin arkasından şiire yol açmaya çalışıyorlar. Söyleyiş olarak
belki kulakta ve dimağda anlık hoşluklar uyandırsa da bu şiir, şairi hakikat çizgisinden
uzaklaştırdığı için çok da uzun ömürlü olamıyor.
Hüseyin Karacalar’ın şiirini okurken dizeler arasından tutulacak notlar, onun dünya görüşü ve
yaşantısı hakkında ipuçları verebiliyor okuyucuya. Yani, yaşantısını şiirle yoğuran bir şairle karşı
karşıya olduğumuzu hemen anlıyoruz.
Yaptığı iş, yaşadığı şehir, mesleğine olan mesafesi, ilgi alanları gibi birçok noktaya Hüseyin
Karacalar’ın şiirinden ulaşabiliyoruz. “Lise Öğrencileri İçin Kitap Özeti”, “Geç Kâğıdı”, “Sen
Muş’ta Uzak Bir Kışta”, “İleri Saat Uygulaması” gibi şiirler otobiyografik bir şiir olarak
okunabilecek bilgiler sunuyor bizlere.
Hüseyin Karacalar, şiire bu denli mesai ayırarak yolunu belli eden bir şair olarak ve şiirini
hayatından kesitlerle kurarken, elbette şiire dair duruşunu da bir şiiriyle ve poetik bir bakış
açısıyla sunuyor bizlere. Kitabın son şiiri “Şair Kalabalığı”. Şiire, şairlere, edebiyat dünyasına
göndermeleri olan bir şiir bu. Aslında böyle şiirler yazmak, özellikle de şiiri hayatının merkezine
alan bir şair için tehlikeli sular olarak da görülebilir. Eleştirdiği noktada her an açık vermekle
karşı karşıya kalabilir şair. Bu bağlamda okunup notlar tutulabilecek bir şiir “Şair Kalabalığı”.
Hüseyin Karacalar, ilk kitabıyla şiir için ben de varım demiştir. Umuyorum ki bunca cevapsız
aramaya bir karşılık bulacaktır bu şiirler.
Mustafa Uçurum yazdı (dünyabizim/ 3Ekim 2015)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder