Sayfalar

12 Kasım 2011 Cumartesi

BİR AYRILIK: MUTSUZLUĞUN RESMİ

Festival filmlerini Anadolu şehirlerinde görmek bir mucizedir. Aylar sonra gelen filmler pek heyecanlandırmaz beni. Çünkü zamanında izleyemediğim için içimde bir ukde kalır. Yine de gidilmelidir filme. Aşgar Ferhadi’nin Bir Ayrılık Filmi’de, aylar sonra Sivas’ta gösterime giren filmlerden. Şaşkınlıkla karşılayıp bu film Sivas’a nasıl geldi dedirtmiştir bana. Ne olursa olsun sahafa düşen kaliteli bir kitabı bulmuş gibi sevinerek gittim filme. Aşgar Ferhadi, Bir Ayrılık filmiyle, Altın Ayı ödülünü almıştır. Oyuncularda, ödülle dönmüşlerdir Berlin’den. Bir Ayrılık filminin hikayesi sıradan. Klasik bir boşanma meselesi. Ama Ferhadi’nin gözüyle güzel işlenmiştir bu konu. Film boşanma üzerinde dönüp dolaşmış olmasına rağmen izleyiciyi (beni) pek sıkmamıştır.

Yaşadığımız bu çağda, geçimsizliklerin sıkça yaşandığı, boşanmaların arttığı, yuvaların yıkıldığı çocukların boşanmalardan etkilenip travmalar yaşadığı apaçık ortada. Boşanma sebeplerinin birçoğunu az çok kestirebiliyoruz. Şiddetli geçimsizlik! Ekonomik ve kültürel nedenler vb. Bir Ayrılık filmi boşanma üzerinden gelişen vicdan, yalan, güven ve dürüstlüğün sorgulandığı ve anlatıldığı zincirleme bir tablo sunuyor bize. Filme hangi açılardan bakmamız gerektiğini Ferhadi bize bırakıyor. En azından benim anladığım böyle. Yargı’ya göre, dine göre, orta sınıfa göre, alt sınıfa göre -ki filmde alt sınıf diye gördüğümüz tabaka dinine bağlı ve fakir- büyüklerin beyaz yalanlarına göre ve İran filmlerinin vazgeçilmezi çocuk bakışına göre. Haydi işin içerisinden çık çıkabilirsen. Ama şu bir gerçek ki büyüklerin oyununda vicdan geri planda kalıyor ve büyüklerin oyunu saflıktan ziyade kirli bir oyuna dönüşüyor.

Mutsuz bir film Bir Ayrılık. Çünkü mutsuz başlayıp gergin ve sonuçsuz bitiyor. Sonuç çok da önemli değil. Klasik bir anlatı var ama oyunculuk ve gelişmeler bu klasikliği kurtarıyor. Boşanma isteğinin nedeni çok basit. Kızına daha iyi bir gelecek sağlamak isteyen anne yurt dışına gitmek istiyor. Kocası ise bu isteği mazereti yüzünden reddediyor. Olumsuzluklar böylece film boyunca karşımıza çıkıyor. Kadın (Simin) Kocasının durumunu nasıl görmezlikten geliyor anlam verebilmiş değilim. Çünkü kocası, babasına bakmak zorunda. Çünkü adamın babası Alzheimer hastası. Filmdeki bir diyalog beni çok etkiledi. Eğer kadın oradaki mesajı anlasaydı böyle bir boşanma davası ortaya çıkmayacaktı.

“Simin, Nadir’e “Yurtdışına gidelim” teklifinde bulunurken, kayınpederinin Alzheimer’ını kastederek, “Senin, oğlu olduğunun bile farkında değil” der. Kocasının yanıtı ise şu olur: “Ama ben onun babam olduğunu biliyorum.”

Bir Ayrılık’tan illaki bir kıssadan hisse beklentim yoktur. Yine de kendimce özetleyecek olursam: Doğu da yaşanan sınıfsal ayrım. Fakirlerin hor görülmesi ve onlara önyargıyla yaklaşmanın getirdiği olumsuzluklar. İran’ın sosyo-ekonomik yapısı. Dini hassasiyetlerin sorgulanması. Ferhadi’nin sistem eleştirisi için dolaylı anlatımı devreye giriyor.

Kahraman yok filmde. Kahraman ötesi kavramlarla karşı karşıya getiriyor yönetmen bizi. Neler mi onlar: Vicdan, ikilem, ahlaki seçim, yalanlar ve adalet duygusu. Gündelik dilimizde yavanlaştırdığımız, sıradanlaştırdığımız bu kavramların önemi çok büyük bence. Ferhadi insana dair ne varsa yansıtmış filme. Hırs, inatçılık, kavga, merhamet vb… Her şey doğal seyrinde gidiyor. Sanal duygulardan ziyade çok gerçekçi.

Aşgar Ferhadi’de Mecid Mecidi’nin havasını bulamasam da Bir Ayrılık’ı izlediğim için mutluyum.

11 Kasım 2011 Cuma

okudum da alıntıladım.

... Gideceğim ülke konusunda tek bir satır okumamıştım önceden. İnsanları gibi, gelenek ve göreneklerine de aşina değildim. Çeşitli ülke ve çeşitli uluslarla ilgili olarak günlük yaşamda kendiliğinden edindiğimiz bilgiler, daha Fas'a geldiğim ilk saatlerde belleğimden uçup gitmişti. Ama bir tek "Allah" sözcüğü kalmış geride, bu sözcük beni terketmemişti. (Körlerin Yakarışı/ E. Canetti/ Marakeş'te Sesler/s.23)