Sayfalar

11 Aralık 2015 Cuma

Mahcup Bir Öfke: Cevapsız Aramalar/Yediiklim dergisi/Kasım 2015



Mahcup Bir Öfke: Cevapsız Aramalar
Eyüp Aktuğ

“Ben ne yaptım? Bir hududu zorladım. Kendimin dışına çıkmak isterken kendime rast geldim.”
                             Bir Adam Yaratmak – Necip Fazıl Kısakürek

            Şair bir hududu zorlayan, kendisinin dışına çıkmak isterken yine kendisine rast gelendir. Eşyalara ve hadiselere karşı madde üstü bir nazariyeden yaklaşan, yirmi dört saatlik zaman çizgisinde göremediğimiz, fark edemediğimiz şeylerin arayışındadır. Bu yönüyle sürekli kanayan bir yaraya sahiptir. Şair, bir tarafıyla o yarayı sarıp sarmalarken, diğer tarafı o yarayı kurcalamakta ve bazen isteyerek bazen istemeyerek tekrar ve tekrar kanatmaktadır. Şairin iç dünyasındaki bu çatışmalar ise yeni şiirlere kapı aralamaktadır.

            Hüseyin Karacalar, ilk şiir kitabı Cevapsız Aramalar ile kendisinin dışına çıkmak isterken kendisine rast gelen bir şair. Cevapsız Aramalar, Hüseyin Karacalar’ın ilk göz ağrısı. Telaşla oradan oraya koşturan bir kalabalığa şahit olan, gürültüye kulak tıkamayıp olan biteni duyan, bütün bunların yanı sıra bu uğultunun arasında undan, şekerden ve zeytinden bir rahmet, bir bereket damıtan Hüseyin Karacalar, “annem ve babam için” ithafıyla bizi karşılıyor.  Kitabın ilk şiiri Bir Teselli Ver’de, “Şimdi hissettin mi çınar ağacının arasından gelen sesi / Şimdi ezan şimdi namaz şimdi gül tadında bir mevsim” diyor.

            Cevapsız Aramalar, konuşkan ve aynı zamanda suskun bir kitap. Şair, kitaba aldığı şiirlerinde mahcup bir öfkeyi hissettiriyor bizlere. Kitaba giren şiirlerin birçoğunu, 18. sayısından itibaren editörlüğünü yürüttüğü Aşkar Dergisi’nde hatırlamaktayız. Anadolu’nun ortasında, taşrada doğup taşrada hayata devam ediyor olmak, şairin kalbini yoğuran özneler arasında. Toprağın dilini anlamaya çalışışı, okuduğu ve yorumladığı her şeyin eninde sonunda toprakta bir araya gelmesi, Fırsat Kuponu’na, “Demiş miydim daha önce / Topraktan başka bir şey öğrenmedim / Topraktan başka bir şey yaramadı işime” mısralarıyla yansıyor. Şiirleri okumaya ve mısralar üzerinde düşünmeye başladıkça Karacalar’ın yaşamına dair bir gezintiye de çıkmış oluyor ve şairin şiir serüvenine tanıklık etmiş oluyoruz. Bunu en iyi hissettiğimiz şiirlerin başında ise uzun bir susuşun neticesinde gelen “Sen Muş’ta Uzak Bir Kışta” isimli şiiri. Bu şiirle birlikte şairin iç dünyasındaki imgelere, o imgelerin kâğıda izdüşümlerine, belki kendisiyle hesaplaşmalarına ve çağın getirdiği donukluğa karşı bir yorgun bir öfkeye şahit oluyoruz.

“Peşini bıraktığım şiirler üstünü çizdiğim mısralar / Çalmasın kapımı bir daha toprağımda bitmesin / Ayaklarımı beklemesin kapımda ayakkabılarımı düzeltmesin” mısralarıyla bu tanıklığa ortak oluyoruz.

            Cevapsız Aramalar’ın,  şairin dikkat ve titizlikle seçtiği şiirlerden oluşuyor olması, kitabı ayakları yere basan bir eser haline getiriyor. Okurunu her şiirinde farklı bir atmosferin içine alan şair, şiirlerine yansıyan bazı isimleri yansıtmış. Orhan Gencebay, Neşet Ertaş, Ümmü Gülsüm gibi. Yer yer akıntıya karşı kürek çekmenin terleyişini hissettiğimiz eserde, bir sır kendisini yineliyor: Tevekkül. “Allah İzin Verirse” şiirine dönüyorum yine. “Olsun Allah izin verirse / Mutlu bir sona yetişebilirim.”

            Hüseyin Karacalar, mutlak olana, yaşama, insanlara ve kendine dair hissedişini, itiraflarını güçlü fakat boğmayan, okurunu yormayan şiirleriyle Cevapsız Aramalar’da okurlarıyla buluşmayı bekliyor.

Hiç yorum yok: