Sayfalar

30 Nisan 2022 Cumartesi

29 Nisan 2022 Cuma

Her acı avutulamaz.

ihsan oktay anar'ın tarzını sevenler için hiç sorun yok. büyük bir keyifle bir solukta okuyacakları bir roman olmuş. teknik terimlere takılmadan okudum. o terimlerin hiçbirini de bitirene kadar merak etmedim. bitirdikten sonrada merak etmedim ama ekşi sözlükte karşıma çıkınca okudum. bilmesem de olur. gergin, heyecanlı ve merak dolu bir kitaptı. denizaltı gibi büyük bir aracın içinde yaşamanın havasını hissediyorsunuz. göndermelerle dolu yine ilham aldığı kaynaklar açısından. (mitoloji, kitab-ı mukaddes gibi). romanda geçen şu cümle 156 sayfanın özeti gibiydi: "Sanki insanoğlunun 1000 yılda başına gelenlerin tamamını biz yedi saatte yaşadık."

"Acaba hepimiz hayal mi gördük? Cümleten çıldırdık mı? Altını demirle mi karıştırdık, meleği ifritle, Tanrı'yı şeytanla? Işığa gidelim derken karanlığa mı daldık? Cennet yerine cehennemi mi seçtik? Mızrak çuvala sığdı, ama olanlar aklıma sığmadı." (sayfa 85)


...

"yoksul insanların yoksul ruhların" hikâyeleri. böylece sovyet rusya'nın yasaklı yazarının mektupları hariç kitaplarını okumuş oldum.  aşağıdaki alıntı dönüş öykülerini çok güzel özetliyor:

"Günay Çetao Kızılırmak’ın doğrudan Rusçadan yaptığı özenli çeviriyle su gibi akan Dönüş, sıradan diye adlandırılan insanların olağanüstü hikâyelerini Platonov’un yakaladığı derinlikli ayrıntılarla okura sunuyor. İç savaş ve II. Dünya Savaşı sırasında gerek cephede gerek cephe gerisinde kırılan Rus halkının açlık, sefalet ve yalnızlıkla mücadelesine odaklanan öyküler; hayatın acımasız yüzünü olanca gerçekliği içinde sunarken, sevginin, dayanışmanın, umudun ve aşkın mucizelerine de kapıyı hep açık tutuyor."
...
"Her acı avutulamaz; bazı acılar vardır ki ancak yüreğin, uzun bir unutkanlık ya da gündelik kaygıların dalgınlığında tükenmesiyle biter."
...
"Sevgi dediğin de yokluk ve kederden oluşurdu; insan hiçbir şeyin yokluğunu çekmese ve kederlenmese başka bir insanı sevmezdi ki hiç."
...
"Hiçbir yürek ertelemelere gelmez, sancır, hiçbir şeye inanmaz olur sonra."


27 Nisan 2022 Çarşamba

24 Nisan 2022 Pazar

okudum

 

bugünlerde neler okuyorsunuz, demiştim arkadaşlara. yasin'den duydum ismini. hemen baktım iran edebiyatı. biraz daha araştırınca mezarı sadık hidayet'le yan yana. "o, iranlılar için marquez'den önceki marquez'dir." yorumunu da görünce alıp okumak şart oldu. (böyle böyle kanına giriyorlar:) önce "dendil", "bayel ağıtçıları" ve "korku ve titreme". "top" isimli kitabını da alıp okumayı düşünüyorum. "inek" isimli öyküsü de sinemaya uyarlanmış.
...
kitapla ilgili iki yazı bırakıyorum.



Ben neyin özlemini çekiyorum?

önce arka kapağı paylaşayım. biraz da alıntı. madem uykusuzluk hastalığına yakalandım bunu neden verime çevirmeyeyim, demiş yazar ve böyle nefis, tadımlık bir kitap çıkarmış. iyi ki almışım. tıpkı Philippe Claudel'in Kokular kitabı gibi severek okudum. 

-arka kapak-


Ya uykusuzluğun bize kazandırdığı şeyler varsa?

Marina Benjamin, esrarengiz ama somut sorunlarımızdan biri olan uykusuzluğu edebiyattan mitolojiye, bilimden felsefeye, psikolojiden popüler kültüre uzanan bir yelpazede ele alıyor. Kendisi de uykusuzluktan muzdarip olan yazar, bu soruna çare aramaktan ziyade onu anlamaya, tanımaya çalışıp sıradışı bir yorum katıyor. Sarı Duvar Kâğıdı’yla tanıdığımız Charlotte Perkins Gilman gibi yazarlar ile Odysseia’daki Penelope gibi kahramanların hikâyelerinden hareketle uykusuzluğu kadınların başkaldırısı ve yaratıcılığıyla özdeşleştiriyor.


Karanlığın derinliklerine, gecenin ruhuna doğru başlayan bir yolculuğun şarkısını söylüyor Benjamin; uykusuzlar için…

...


-alıntılar-

"Ben neyin özlemini çekiyorum? Bu soruyu kendime ancak gecenin bir yarısında sorarım çünkü gündüz sorulacak bir şey değildir. Özellikle huzursuz gecelerde özlem öyle büyür, öyle şiddetli karşıma dikilir ki tüm dünyayı yutar. Anlam verilemez, oradadır işte. Bense kara bir delik, hacimsiz bir varlığımdır ve özlem doymak bilmez. Uyuyamamak ihtiyaç duymaktır ve eksik olmaktır."

...

"Gece kadifesi dediğim kötücül karanlığın derinliklerindeyken çoğu zaman ötemdeki caddede, şehirde, ülkede hatta gezegende her biri kendi yataklarında dönüp duran gizli uykusuzlar olduğu aklıma gelir; biz - karşılıklı deniz fenerleri. Tek tek bakıldığında epidemiyoloji haritalarındaki renklendirilmiş noktacıklar gibiyiz, hepimiz kendi yalnızlığıyla kıvranan münferit bilinç uçlarıyız ve bir koşucunun spor salonunda kilometreler tepmesi kadar anlamsız şekilde biz de beyinlerimizi durmadan tüketiyor ama neredeyse hiçbir yere varamıyoruz. Uyanıklığın ıssız hücrelerine hapsolmuşsak da uykusuzlar olarak tuhaf bir birliktelik oluşturuyoruz. Coğrafya üzerinde kendi ağırlığı olan bir yer kaplıyoruz. Biz dünyada ki yerimizle biziz; bol rüzgârlı alanlar, bölgelere dağılmış kümeler ve belli bir yere konulamasalar da kendi içlerinde toplaşmış noktacıklar. Aramızda istatiksel bir ilişki var. El ele versek hiç zorlanmadan ortaya bir ansiklopedi dolusu kaygı saçabiliriz. Ama birbirimizi bulamıyoruz."

....

"Avrupa'nın büyüyen ekonomilerini beslemek için yabancı topraklardan çekip çıkarılan kârlı ürünlerin hep sininde uyarıcı olması muhakkak tesadüf değil. Tütün, kahve, şeker, her biri kitlesel uykusuzluğun müsebbibi."

...

"Fransız filozof Gaston Bachelard, soğuk ve mesafeli olan dıştaki sınırsızlık ile sıcak ve ısrarcı olan içteki yoğunluk arasında olduğuna ihtimal verilmeyen bağı irdeler. Büyük bir sandığı altınlar, gümüşler yerine ince ince elenmiş görülerle doldurmuşçasına yazdığı Mekânın Poetika'sında ikisi arasında yakın bir ilişki kurar, öyle ki güven dolu bir hareketle içinizi dışa doğru açtığınızda tüm yaratılışı özümseyebilirmişsiniz gibi. Bachelard'ın düşüncesinde beden bir şekilde dünyayı içine alabilecek bir araç olma becerisine sahip. Aşk da böyle hissettirmez mi? O da kabına sığamama hali değil midir?"

yazarla yapılmış bir söyleşi için tıkla

23 Nisan 2022 Cumartesi

Şair dervişin kardeşidir.

  puşkin'in erzurum'da ne işi var demeyin. bir vesile ile gelmiş anadolu topraklarına. bir solukta bitti. 

  "Erzurum sokakları dar ve dolambaçlı. Evlerse bir hayli  yüksek. Nüfusu kalabalık ancak dükkânlar kapalı. İki saat kadar dolandıktan sonra karargâha döndüm. Seraskerle birlikte karargâhta, esir alınan dört paşa daha vardı. Kara kuru bir ihtiyar olan paşalardan biri fena hâlde konuşkandı, bizim generallere hararetle bir şeyler anlatıp duruyordu. Beni fraklı görünce kim olduğu mu sordu. Puşçin de beni bir şair olarak tanıttı. Paşa hemen elini göğsüne götürüp eğilerek selam verdi ve çevirmen aracılığıyla şöyle dedi:

 "Bir şairle karşılaşmak hayra alamettir. Şair dervişin kardeşidir. Onun şu dünyada ne yurdu vardır ne de malı mülkü... Biz faniler şan şöhret, para pul ve iktidar peşinde koşarken o, yeryüzünün hükümranıyla aynı hizada durur, karşısında herkes saygıyla eğilir."

 Paşanın bir doğulu edasıyla sarf ettiği bu sözler ve selamlama şekli doğrusu hepimizin çok hoşuna gitti."

22 Nisan 2022 Cuma

yaşamak sanırsın~ ağız tadıyla

M. ile aynı üniversitenin farklı bölümlerindeydik. sene kaç bilmiyorum. şu an düşünüyorum ama hiç hatırlamıyorum. istanbul'a gittiğimde kasımpaşa'da evinde beni misafir etmişti. atandı mı ücretli mi çalışıyordu işte orası bende yok. çünkü iki bin üç veya iki bin dört'te M. şehrine kpss'ye girmek için gitmiştik. orda da karşılaşmıştık. hatta counter strike bile oynamıştık. E. şehrine geçtik evinde misafir etmişti. düğünleri falan vardı. deprem olmuştu önceki gece. o sene kazandı kpss'yi ve atandı. sonra irtibatımız kesildi. yıllardır hiç görüşmedik M. ile. herhangi bir sebep yoktu. uzaklık ve klasik kopuşlar. aynı yurtta kalıyorduk çok güzel günlerimizde olmuştu. geçenlerde aklıma geldi ne yapıyor acaba diye düşünürken ismini aradım google'da. kendi memleketinin bir ilçesinde gördüm ismini. tıkladım evet fotoğrafı da var. idareci olmuş. hay allah. dönmüş istanbul'dan. hatta öyle bir okul ki ilçeye bile uzak. git gel yapıyordur kesin. onca zaman sonra M'yi bu küçük ilçeye getiren hikaye nedir acaba diye düşündüm. geçmişte kalan arkadaşımın fotoğrafına uzun uzun baktım. güzel dileklerde bulunup sekmeyi kapattım. çok eskiden tanıdıklarım beni de google'da arıyorlar mıdır acaba? :)
...
sivas'taki manavlarda neden kuşkonmaz bulunmaz. bir keresinde yemiştim çok beğenmiştim. lezzetliydi. yine tatmak istiyorum ama yok maalesef buralarda. oruçluyken aklıma gelmedi tabii ki. hep aklımdaydı. mevsimi ya biraz baktım manavlara. buraların yeşillik kültüründe kuşkonmaz yok. 
....
sia isimli yayınevi'nden virginia woolf'lerimi tamamladım. elimdeki diğer yayınevlerinden aldıklarımı hediye ederim artık. ilknur özdemir çevirileri. kapakları da hoşuma gitti. sepya havası var veya pastel rengi. woolf'ünde en sevdiğim fotoğrafı. canım küçük mutluluklar.
...
D.'nin babaannesi ramazanı çok güzel çok sevimli bir şekilde uğurluyormuş. elinde bir tabak şekerle kapıya doğru gider ve şöyle dermiş: "ağız tadıyla geldin ağız tadıyla git inşallah." çok etkileyici. yazarım dedim. yaz dedi. :)

...
sivas'ta da camilerde teravih namazında "ya henna" ilahisinde on beşinden sonra elveda deniyor.
...


okuduğum hikaye kitabında (durmuş saatler dükkanı) şu cümlelerin altını çizdim. "Bahar geldi diyorlar bir haftadır. Geldiği filan yok. Kıştan kalma, adamın iliklerine işleyen soğuk var. Güneş bir görünüyor bir kayboluyor." yazar resmen bu günleri anlatıyor. hayır burası değil her yer öyle. daha bugün akşam yürüyüşünde Melih, "hiç ısınmadım abi bu sene", dedi. yazı özledim.
...
liseye gidiyordum galiba. eski evimizde salonda yatıyordum. sabaha doğru bir titremeyle uyanmıştım. dışarda müthiş bir gök gürültüsü vardı. üşümüşüm demek ki. anneme seslendim mi yoksa fark etti mi hatırlamıyorum. üzerime kalın bir şeyler getirdi de kendime gelmiştim. o anın o sıcaklığın etkisini hatırladım. hafıza nasıl bir şey. hisleri de saklayan sonsuz bir depo gibi. eşeledikçe neler çıkar kim bilir.
...
bir yazarın kitabını okumayı bitirdiysem hele de sevdiysem hemen diğer kitaplarını okuma heyecanına kapılıyorum. gerçekten de okumak istiyorum. bu kişi artık benim yazarım olsun diyorum. ne yazsa okurum hevesini sıcak tutmak istiyorum.  sonra sırada o kadar çok okunacak yazar var ki biriyle oyalanıp durmanın ne alemi var deyip güzelim hevesimi kendi elimle söndürüyorum. böyle böyle geçiyor aklımdan düşünceler. daha başka şeyler. zaman da geçiyor. varsın geçsin. zamanla bir sorunum kalmadı uzun zamandır. şöyle uzaktan baktığımda kendime "büyük bir üzüntü" diyorum. büyük bir üzüntü bu.
...
okunacak ne çok kitap var diyorum ya. öyle değil bence. doğrusu şu: okunacak kitaplar var. bu kadar.



21 Nisan 2022 Perşembe

"İnsanın hafızası ağlar mı?"

 osman cihangir'in öykülerini severek okumuşumdur. son kitabı da öncekiler gibi güzel. hele bu kitapta bütün öykülere yayılan o "kırmızı lekeli mendil" metaforu çok çok hoşuma gitti. gulam hüseyin sâedi'nin bir öyküsünde (bayel ağıtçıları'nda olması lazım) öykü boyunca yer alan çıngırak sesini hissettirdi kitap.
...
"İnsanları olduğu gibi sevmeye kimsenin gücü yetmez, yetemez, yeterince süre dayanır ve pes eder."
...
"İnsanın hafızası ağlar mı?"
...
"Ve ben artık hiçbir şeye onunla başlayamadım."
...
"Acı kabuk bağlarmış, katı halde duran tek his acıymış."
...
"Kalbin gördüğü düşe aşk denir."... "Bazen de kalp, kâbus görür ve ölünce uyanır."
...
"niye herkesin bir engeli oluyor bu hayatta, hep seçemedikleri, kendilerine ait olmayan bir köşeye itiliyor ve orada sıkışıp kalmak zorunda oluyorlar?"
...
"İnsan bazen güzel herhangi bir şey olmasını delicesine ister, kendi başına gelmeyecek olsa bile."
...
ve kitap bizi şarkısına da götürür.


 

"Yapmaya muktedir olmadığımız şeyleri şiddetle arzuluyor ama bu muktedir olamama halimizle yüzleşemiyoruz. Yüzleşemiyoruz çünkü bunu yapmak bilinci ve bilinçle birlikte insanlık onurunu da boğacak. Anlamsızlık insana zaten yeterince ağır geliyor, üstelik ölümsüzlüğün var olduğuna inanan ve bunun, çağının ötesine geçebilen, zamanın öğütücü dişlerine direnebilen, düşüncenin ve sanatın en üstün tecellisi aracılığıyla mümkün olabileceğini düşünen bir dünyada..."

19 Nisan 2022 Salı

sonsuz bir ikindi

 bir kitap £ bir şarkı

"Resimde bütünlüğe ulaşmak istiyorsan, derdim, boşluğa tahammül etmen gerek. Kağıttaki boşlukla baş etmeyi öğren! Çağrışımlar ve hayal gücü resme dahildir, derdim."
...
"Sanki sonsuz bir ikindinin içindeyim."
"Hatırlamaktan yaşamaya vaktim ve takatim kalmıyordu. Aslında böyle biri olmayı hiç istemezdim, istememiştim."
...
"Hatıralar delik deşikti."
...
“Çileği saklamak için reçel yaparız,” dese. “Salatalığı saklamak için turşu kurarız,” dese. Yaşadıklarımızı saklamak için de kurmacaya başvurduğumuzu söylese! Bir duyguyu saklamanın, yaşatmanın en iyi yolunun onu bir öykünün ya da bir romanın içine yerleştirmek olduğunu söylese! Sonra balkona çıksa, arkasına yüksek, parlak binalarıyla sevimsiz bir şehir manzarasını alıp güzel gözlerini kısarak, "Yazarın ömrü kahramanlarının ömrü kadardır," dese..."

...



13 Nisan 2022 Çarşamba

yaşamak sanırsın- kısa kısa notlar


iyi geliyor diyorlar yürüyoruz, dedim kendi kendime. ama soğuklar yeniden geldi ve evden dışarı çıkmaya niyetim yok. şu cümleleri nerden alıntıladım bilmiyorum ama çok güzel değil mi?
 
"bir zamanlar yürümeyi nasıl öğrendiğimin rüyasını görebilirim. ama bunun bana hiçbir faydası yok. şimdi yürüyebiliyorum, ne var ki yürümeyi öğrenemem artık." w. benjamin-parıltılar
...
diyet tost ne arkadaş diye, söylene söylene youtube'da gördüğüm tarifi yaptım. valla lezzetliydi. yine yaparım. 
ben sucuk koymadım o başka.
tarifin linkini bırakıyorum :) tıkla
...

"dalin'in bile gözlerini yaktığı dünya değil misin" 
...
sierra lione'den öğrencim ibrahim. çok şık giyinmişti. sebebini bir hocamdan öğrendim. ramazanı karşılama sevinciymiş. çok etkilendim. başlarken bayram biterken bayram. 
...

"gelecek uzun sürer" filmindenmiş bu ninni. çok etkileyici. filmi izlemedim ama listeme aldım.


...
son günlerde okuduğum bazı kitaplar. ahmet büke'nin "deli ibram divanı'na" ba yıl dım.


12 Nisan 2022 Salı

coda

 iyi hissettiren filmlerden

4 Nisan 2022 Pazartesi

"love comes on a wing"

"uysallar" isminde bir dizi izliyorum. altıncı bölümün sonunda çıkan şarkı bi anda beni geçmişe götürüyor. şarkıdan gelen kanat sesleri. tabii ya. bu şarkı kuşlar: "kanatlı uygarlık" belgesel filminden. hayatımda iz bırakan en güzel filmlerden birisiydi. görüntüler, sesler, müzikler. sözlerini nick cave yazmış bir o kadar da güzel söylüyor. usanmadan dinlenesi. şarkı sözünden öte şiir resmen. içinden dağlar, denizler, kuşlar, mevsimler, okyanuslar, ağaçlar geçiyor. daha ne olsun. çok mutlu oldum birden. 


aşk bir kanadın üzerinde gelir.