bazen yanlış bi tren

 sefer tasıyla taşınan duyguların filmi. kelimelerin gücüne inanan kaç kişi kaldık şunun şurasında.

"unutmamızın tek sebebi, anlatacak kimsemizin kalmaması sanırım."

tevekkeli

ellerim mürekkep lekesi. dolma kalemlerimin bakımını yaptım. yeni aldığım faber'den memnun kalmadım. iade edeceğim.

....

rüyalarımda ağlama durumumun ortak özelliği hep özleme dayalı olması. sürekli özlem hali. neye mi? rüyalar gizlidir. anlatmamayı tercih ederim. (katip bartleby size gülücük attı.)

...

nadan kelimesi. okunuşuyla kulağa hoş geliyor değil mi? nadan. nalan gibi. ama nadan, gönül kırıcı, kaba demekmiş. yok yok bilmiyordum. hayal kırıklığı yaşamadım. 

...

tevekkeli, boşuna demek. tevekkeli, boşuna demek tamam mı? (kendime diyorum) 

karşıma her çıktığında sürekli sözlüğe bakmamak için. tevekkeli bir uğraşın içindeyim işte.

....

kendimizle karşılaşmak gibi, dedim. hikayeci, "başkası olarak kendimiz", dedi. başkası olarak kendisi, isimli kitapla karşılaştık sonra. :) bizden önce ne çok düşünen varmış arkadaş. "yazmak çok güzel. umarım ölene kadar az az da olsa devam eder" dedi. inşallah dedim. yazmak bizim için yaşama katlanma uğraşı. şiir de öyle. 

düş kalıntısı

bir sabah uyanınca

yarıda kalmış

bir at buldum başucumda

belli ki yolum kesilmiş bir yerde

dört nala bir çıkmazın

kişnemeleri mi uğuldayacak

dilimin dibinde hep?

                   feyyaz kayacan (benim örümceğim başka adlı kitabından.)

pandemide kafka

masanın üzerindeki tabakta bir kıpırdanma oluyordu ve bu durum sadece benim mi dikkatimi çekti bilemiyorum. evet kırmızı bir yengeçti gördüğüm. yengeç, şöyle bir toparlandı etrafa göz gezdirdi ve benimle göz göze geldi. göz kırptı. şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemedim öylece takılıp kaldım. ne gördüğüme inanamadım. yengeç çaktırmadan sanki kumsaldaymış gibi yumuşak adımlarla sessizce çıkıp gitti lokantadan. kapı elbette açık olmalıydı. mevsim yazdı. o sırada garson elindeki telefonla benim HES kodumu sorguluyordu.

imitation of life

gün boş. boş gün. erken veya geç yatmam önemli değildi. öğleye kadar uyumak. uyku krallığımın çöküşü. artık erken uyanıyorum. mevsim değişti. havanın soğuk olduğunu bile bile dışarı çıktım ya. nereye gidebilirim ki. ördüğüm duvarların dışına çıkamıyorum. sürekli uğradığım bir iki kitapçı. T. ile sohbet ettim. çay içtik. kitaplardan konuştuk. sahafa uğradım. calvino'nun "sıfır zaman" isimli öykü kitabını buldum can yay. birinci baskıymış hem de. yeğenime çocuk dergisi aldım bir de kendime dergah'ın ağustos sayısını. yemek yedim çarşıda. maske işe yaradı. yüzümü soğuktan korudu. evet ya bildiğin esiyor. bir an önce eve gidebilsem. faber'in bir dolma kalemini sipariş etmiştim. dün geldi. ama içindeki kartuş maviydi. bugün siyah kartuş aldım. kalem yazdıkça açılır umarım. 

feyyaz kayacan'ın "şişedeki adam hiçoğlu'nun serüvenleri"ni okuyorum. soyutluğu hoşuma gitti. sonra "çocuktaki bahçe"yi de okurum. ama ne diyeceğim elimde müthiş bir roman var. marguerite yourcenar'ın "hadrianus'un anıları". ne kitap ama. daha başlardayım. 

uyandığımda elim spotify'a gitti. R.E.M'in şarkısını aradım bir an. "losing my religion" sonra başka bir şarkısına geçti. imitation of life.. sevdim bu şarkısını da. yorumlara baktım. her milletten insanlar şarkıyı çok beğenmiş öylesine bir yorumu türkçe'ye çevirdim. 

"Essa musica trasmite pra mim nostalgia duma época perdida nas nossas lembranças"

artık ne kadar doğruysa çevirisi şöyle: "bu şarkı bana anılarımızda kaybolan bir zamanın nostaljisini aktarıyor." harika bir yorum.

bir tanesi de gün batımı arabayla giderken dinlemesi çok güzel demiş.

"Water hyacinth, named by a poet"

şiiri çağırmam lazım

sanki evrenin tozunu hep ben yutmuşum gibi 'boğuk boğuk bir yaşamak' öksürdüm durdum. gözlerimin önünden geçti her şey. bana müthiş bir anı koleksiyonu bırakıp gitmiş gibi geçmiş. geriye dönüp bakmaların ustayım. nedenini gayet iyi biliyorum. yarım yamalak sunulmuş bu hayattan tek parça halinde çıkacağım. olumlu bir cümle kurmuş gibiyim. demek istediğim tabii ki bu değildi. paramparça. oyalanmayı ve silmeyi bilemedim. temiz bir sünger çektim, çalıyor radyoda. şarkıların yalan olduğuna dair iddiaya giriyorum. kazanırım kesin. 

şimdi nerden çıktı bu yazmak fikri. şiiri çağırmam lazım yakup. benim koşarak şiir sığınağına yetişmem lazım. bir kucak gerek bana. öyle içimin sağnağını anlayacak. öyle beni unutturacak. şiiri çağırmam lazım. 

şimdi nerden çıktıysa çıktı bu yaşamak suçunu kabullenerek merhaba.

bağlar (lacci)

 

Tabii ki önce kitap okunmalı.  

insan sesi

 

otuz dakikalık bir film. ne izledim ben böyle deyip o güzelim final sahnesiyle müziğe bırakıyorsunuz kendinizi.

"bugünlerde beklemekten başka bir şey yapmıyorum."

"bir rüyada yok olmak."

"benim rüyam olmayan bir rüyada."