Sayfalar

14 Aralık 2012 Cuma

acaip

fırtınaya tutulmuş gemiyi kıyıdan görebiliyorum. gemiler renkli balonlara bağlı. uçan balonlar. kocaman balonlar. ama deniz acaip dalgalı. gemi tehlike içerisinde. eğer balonlar patlatılırsa gemi denizin yüzeyine daha sağlam oturacak ve fırtınadan kurtulacak. kıyıdan bunu hissedebiliyorum. tayfalar görünmüyor. elimizdeki balonları patlatarak yol göstermeye çalışıyoruz. elimizdeki dedim etrafımda birileri var. sizlerde böyle yapın. balonları patlatın diyoruz ama bir belirsizlik.
....
o ne biçim bir sessizlikti öyle. asfalt bir yol yokuş aşağı. tertemiz bir yol. etrafındaki evler gelişmişliğin göstergesi. çok katlı değil. ama bir sessizlik ki boğucu ve sıkıcı. dağlar görünüyor. yabancı bir ülkenin dağları da bizimkilere benziyor diyorum. ama yok buralarda yaşanmaz. o sessizliği sevmedim.

7 Aralık 2012 Cuma

kitab'ül metruk/mırıldanmalar

içine düşen o vicdan gibi, o kemirgen duygu hiç geçmeyecek gibi vidanın yivleri gibi. acıtarak. bu kadar yalan olmasaymış. şimdi havanın kapalı olduğunu sıfır derece olduğunu gösteriyor haberler. eksili günler gelecek. "sıkı giyin diyor. olur diyorum. sıkı giyin derken o gözlerindeki yarım bırakmış duyguyu bir türlü affedemiyor." bir türlü geçmiyor der gibi. kitaptan kaldırıyorum başımı. gelen geçen arabaların ışığı. yolu hafifçe aydınlatan lambanın sarı ışıkları. 
birazdan dışarı çıkarım. birazdan avuturum. biraz yürümek iyi geliyor avunmaya. yıllarımı avuturum. birazdan sigara yakarım. sonra şarkılar lirik düşer dilime. mırıldanmalar içinde kaybolurum.


"sen yokken ne yapacağımı bilemedim. bazen nehir kıyısına gidip suya baktım."
the weaping meadow 2004



5 Aralık 2012 Çarşamba

kitab'ül metruk'tan/harapdar

n'olur ki. varsın dualarında istediğin şeyler ömrüme çıkmasın. no'lur ki. hiç bişi. böyle sürdürğündendir sürgün.
galiba raydan çıkmış bir trenin boşluğa düşüşü gibiydi. geçen giden çok. gelenler ise saplanıp kalıyor. acı demek istemiyorum. acı cümlelerimiz içinde geçmesin. çünkü harap. harapdar. harpten çıkmış gibiydim. savaş yorgunu birisinin cümleleri gibiydi konuşmalarım. nasıl umut etsin. nasıl düş kursun. düş kurusu kitaplar arasında kalan. hadi yine bir bahar bağışla demiştim. demez olaydım. ne demişti cioran: "bir şairin yaşamı bir yere varmaz."

4 Aralık 2012 Salı

kitab'ül metruk'tan parçalar

bahisler açılsın. acılar için çekeceğim bu kartı. hileli masalardan geldim. alışkınım. kartımı sana oynamadım. çünkü sen oyunum değildin. oyunlarda yenilgi olur. ben yenilmek için seçmedim seni. çünkü sende yenilgi vardı. yenilginin adı gibiydi her şeyin. baştan itibaren böyleydi. madalyonun arka yüzü gibiydi. ayın görünmeyen yüzü gibiydi.
sadece dolu dolu yaşamak isterdim bu ömrü. ama bardak kırıldı. ne dolu ne de boş tarafını görebiliyorum. boşluk da yok ki. hiçlik. kartlar masaya serildi. öylece kaldı. kalktım masadan.
...
karın yağdığını ilk ben söylemek isterdim. perdeyi ilk aralayan. çayı koyan. şemsiyeyi unutan ilk ben olmak isterdim. boynuma geçirdiğim atkı gibi sıcacık geliyor düşünmesi. bir şarkı düşün ki buruk bir hüzün veriyor. (Kitab'ül Metruk)



                                                                                

1 Aralık 2012 Cumartesi

sis değil ses değil

hava çok kötüydü. sis değil ses değil. is. caddenin büyüsü olmadığı gibi büyüsünü bozmuş. olsun büyüsü benmişim. karanlık, oysa gözlerim önüme eğik. başım değil gözlerim. senin şehrini özlüyorum. yağmurludur. öyküde böyle geçiyor. şehrin şehrimdir. yağmurun yağmurumdur. mevsimin mevsimim. müziğin müziğim.
kulaklarımda gezinen bu. tınısı kış gibi: