Sayfalar

1 Aralık 2015 Salı

KESİLSİN AĞRILAR: CEVAPSIZ ARAMALAR










Güncelin peşinden koştuğumuz her dakika zihin tahribatına ve hafıza kirliliğine maruz kalıyoruz. Gündemden bir nebze uzaklaşmayı düşünmeyerek hepimiz hastalıklı birer insan hâline geliyoruz. Çoğu zaman insanlığımızı elimizle yahut dilimizle kaybedebiliyoruz. Nihayet uzaktan bakıldığında bir oyun simülasyonuna benziyor. Birileri akıl ve ruh sağlığımız üzerine taarruzda bulunuyor, bizse karşılık vermek zorunda olduğumuzu düşünerek evvela ağrı kesici yutuyoruz. Farkında olarak ya da olmayarak hapı yutuyoruz, yutmaya da devam ediyoruz. Şifayı şairlerde aramayanların yuttuğu modernizm hapının en popüler belirtisi ise akıllı telefon kuyruklarına girmek. Bunun daha da çıkmaz yolu, kredi çekerek akıllı telefon yenilemek. Netice-i kelam; günümüz insanı şeytanın yollarına gül dökmekle meşgul.
Şiir, şeytanla vedalaşmanın yollarından biridir ve en güzelidir. İyi şiirin kendine has kokusu vardır ve bu koku samimi bir okuyucuyu yüreğinin ortasından vurur. Okuyucu vuruldukça okur, vuruldukça okur. Bir süre sonra vurmayı da öğrenir. Bu sebeple şiir, vatan topraklarının savunulmasındaki en hakiki silahtır. Bu silahın mermisi hiç bitmez çünkü daima duayla doldurulabilir özelliktedir. Şair eğer şairse, şiiri de duadır ve doludur. Okuyucunun dolduruşa gelmemesini, dolmuşa binmemesini ister. Vatanıyla arasındaki sadakati göstermek ister. Bundan mütevellit şair İrfan Dağ, Atlarımızı Geri Alacağımız Günler adlı şiirinde “Halk iyidir, bahara anlamlı bakarlar, Türkiye vatandır, şiirin Türkiye’yi vatanlaştırdığını bilmezler” dizesini kurmuştur.
Türk edebiyatında vatanının hesabına sekiz yıldır hesap tutan ve soran, okuyucusuna “eve dön! şarkıya dön! kalbine dön!” diyerek çok ciddi bir kale inşa etmiş olan Aşkar dergisinin, tüm dergi okuyucuları arasında yeri çok müstesnadır. Yer deyip geçmeyelim, yerimizi bilelim ki düşmeyelim. Zira dünya zaten düşük bir yerdir, “dûn” bir yerdir. Dûnyaya düşmeyelim. İşte Aşkar dergisinin kıymetli şairlerinden biri olan Hüseyin Karacalar’ın da mayıs ayında ilk şiir kitabı ateş etti: Cevapsız Aramalar.
Ebabil etiketiyle okuyucuya sunulan bu güzide kitap, fakirin “ağrı kesici şair” olarak bildiği Hüseyin Karacalar’ın on sekiz şiirinden oluşuyor. “Bir Teselli Ver” ile başlıyor, “Şair Kalabalığı” ile bitiyor. Kendisiyle yaptığım röportajda kitabı ve şiirleri hususunda şöyle bir tanımlama yapmıştı: “Kitabımdaki şiirlerimin çoğu Aşkar’da yayımlandı. Üç ayda bir yayımlanan dergimize şiirimi verirken elimden geldiği kadar seçici olmaya çalıştım. Zaten çok sık yazan birisi değilim. Az ve nitelikli bir şiir peşindeyim. Telaşlı bir dünyadan geçerken şiirim yavaş ilerliyor. Kaybedeceğim bir şey yok. Bugünümüze şükürler olsun.
Toprağıyla bağlantısını kurmuş ve gözü gibi de korumuş bir şair Hüseyin Karacalar. Fırsat Kuponu şiirinde içinden geçtiği dünyaya karşı toprağını savunuyor, kolluyor:
“Her gün zayıflıyorum her gün gözlerimin önünde
Miyobum artmış göremiyorum artık uzak geliyor ömrüm
Ayağımın altında bir yara kayıyor habire bir uçuruma
Okuduğum kitaplardan çıkardığım tek kıssadan hisse:
Toprak:
Topraktan başka bir şey öğrenmedim
Topraktan başka bir şey yaramadı işime.”
Kitapta Heyet Raporu, Çaresizlik İlâhisi, Takipsizlik Kararı, Lise Öğrencileri İçin Kitap Özetleri, İleri Saat Uygulaması, Protokol Krizi gibi günlük hayatımıza rehberlik edecek “çok avantajlı” şiirler var. Bu kampanyadan yararlanmak için evvela Cahildim Dünyanın Rengine Kandım şiirine bakmak gerekiyor:
“Başımın çaresine bakmalıyım başımın çaresi yoktur benim
Kaç yıldır evime dönemiyorum kaç yıldır evim yoktur benim
Kardeşim dedim fiyat biçilir mi dünyaya, aslı astarı nedir?
Alışverişi yapılır mı karşılıksız çek ister misin?
Çek arabanı bin yıldır çekemiyorum dünya benden yana kahır.”
Hüseyin Karacalar’ın Aşkar dergisinin 34. sayısında yayımlanan “Sen Muş’ta Uzak Bir Kışta” adlı şiiri, fakirin nezdinde çok kıymetli, çok kuvvetli bir şiir. Eminim ki bu şiir yıllar sonra anlamını yeniden ve yeniden bulacaktır. Hikâyesini “Bir yılımı aldı bu şiirim. Atanma sürecinde başlayıp Muş’ta geçirdiğim günlerin birikimi. İçlendim, darlandım. Bir yalnızlığa sürgün gibiydim. Sürgünlerin uzun bir süreği.” diyerek özetlemişti şair. Fakir ise bu şiiri yaz boyunca çantasında taşıdı. İyi şiir rafta durmamalı, açıp okumalı insan. Göğsünü genişletmeli, bir yol bulmalı, yola çıkmalı. Çünkü yola çıkmak haklı çıkmaktır. Buyurun şiirden bir bölüm:
“Başımı diğer tarafa çevirdiğim oldu başımı önüme eğdiğim de
Yüzümü asla çevirmedim yüzümü soğuk yüzümü sıcaklardan geçirdim
Çevre edindim çevremi sevmedim çevremi geniş buldunuz
Çevreci olamadım ama bir taşı bir çöpü yerden almasını bildim
Yokmuşsunuz gibi davranamadım vurdum duymadınız
Yüzümü çevirmedim çünkü yüzüm ele verir beni
Kendimi yere deviremediğimden beni ayakta tuttunuz.”
Türkçenin âşığı Türkiye’nin velîsi Bizim Yunus’un “Hak’tan yana yönelicek / başka yollar dardır bize” diyerek gösterdiği şifaya riayet ederek ellerimi açıyor ve bir dua niyetine kitaptan son bir dize seçip üflüyorum: “Ekmek için kavgaya tutuşmuş mübarek ellerim var / ellerim boşluğa takılmış ellerim kancıklardan sıyrılmış mayhoş." 

Hiç yorum yok: