Sayfalar

27 Kasım 2015 Cuma

Hayatını şiirle yoğuran bir şairle karşı karşıyayız

Şiirle örülmüş bir hayatı yaşamak... Bunu kendine bir yaşam tarzı olarak seçenler için ömrün her an'ı, yeni şiirlerin devşirileceği sonsuz imgeler dünyasıdır. Hayat, bildiğimiz akışını sürdürürken, olup bitenlere bir şiirin parçası gözüyle bakanlar için tarifsiz güzellikte dizeler çıkar yollarına. 

Hüseyin Karacalar isminin bendeki çağrışımı her zaman şiir olmuştur. İlk karşılaşmamızda ­bu tarih 1997 yılına tekabül eder­ elinde sımsıkı tuttuğu Hüseyin Akın’ın Sevmek, Karanfil ve Kiraz kitabından ayaküstü dizeler okumuştuk Sivas’ta. Aşağı yukarı her karşılaşmamızda şiirlerin kulağını çınlatırdık. Aradan geçen uzun yıllara rağmen, şiirler de dostluğumuz da hiç azalmadı; gelişti, ete kemiğe bürünerek dergi oldu, kitap oldu, hâlâ da aynı sıcaklıkta devam ediyor. 

Aşkar’dan kitaba uzanan koyu bir çizgi 

Anadolu’da dergi çıkarmanın ayrı bir havası vardır. Samimiyet, sesinin yankısını duyabilmek, Anadolu’dan metropollere uzanan ve dergi sayfalarından müteşekkil sağlam yollar, bu işe gönül verenlerin en büyük dayanağıdır. Günümüzde dünyanın bir avuç içine sığdığı gerçeği göz önüne alındığında merkez – taşra ayrımı pek de eskiye nazaran rağbet görmese de Anadolu’da olmak bile insana tarifsiz nimetler sunmaktadır. 

Hüseyin Karacalar, Ebabil Yayınları arasından çıkan ilk şiir kitabı Cevapsız Aramalar’la okuyucuyu selamlasa da, Aşkar dergisi ile de okuyucuların kalbine her yeni sayı ile sıcak selamlar gönderen bir şair. Sekizinci yılında 35. sayısına ulaşan dergi Sivas merkezli çıksa da, içerik ve yayın kadrosu olarak bir Türkiye dergisi. Aşkar, Anadolu’nun samimiyeti ile çıkmaya devam ediyor. 

 Aşkar dergisi, her yeni sayısı ile kendini geliştiren bir dergi. Bunda yazar kadrosunun, yayın kurulunun emeğini göz ardı edemeyiz ama bu arada daha dikkate değer olan Hüseyin Karacalar ve İdris Ekinci’nin gayretidir. Dergiyle birlikte gelişen bir şiirle karşı karşıyayız. Hüseyin Karacalar’ın Cevapsız Aramalar kitabı, vaktinde çıkmış bir kitap. Karacalar, şiire verdiği emeği bu kitapla taçlandırarak şiir yolunda ne kadar ısrarcı olduğunu ve şiiri ne kadar ciddiye aldığını somutlaştırmış oldu. 

Şiirlerde bir mümin hassasiyeti var 

Farkında olarak yaşayan bir şair Hüseyin Karacalar. Şairlik sıfatı omuzlarına bindiğinde de bir mümin hassasiyetinin ağırlığıyla dizeler kuruyor. Şiirler arasında gezerken kendinizi tanıdık bir dünyanın koynunda buluyorsunuz. Bir şadırvan serinliği, abdestin ruha kattığı huzur ve ezan sesleriyle onarılan sıkı bir duruş. “Kalkan” şiiri kitabın en dikkat çeken şiirlerinden. Adım adım abdestin insana bir kalkan olduğunu anlatmış Karacalar: “Saçlarımı ıslatınca bir dinginlik / Bozulan büyü biten kâbus saçlarım / Kulaklarımda birleşir ırmakla deniz / İşte kırılıyor Notre Dame’ın kamburu” “Takipsizlik Kararı” şiiri de bir yatsı vaktinin şehre inişini ve şehre kattığı havayı anlatıyor: “Pencereyi açınca kocaman bir yatsı ezanı / Konsantre oldum aldım başımı sulara” 

Yaşantıyla şiirin yolu kesişiyor

Hayattan uzak şiir, neoepik şiir, soyut şiir, ütopik şiir gibi bir çok adlandırma yapılabilir günümüzde yazılan şiirler için. Şairler kendi yaşadıkları dünyalarından çok, iç dünyalarının sesine kulak vererek gizli bir perdenin arkasından şiire yol açmaya çalışıyorlar. Söyleyiş olarak belki kulakta ve dimağda anlık hoşluklar uyandırsa da bu şiir, şairi hakikat çizgisinden uzaklaştırdığı için çok da uzun ömürlü olamıyor. 

Hüseyin Karacalar’ın şiirini okurken dizeler arasından tutulacak notlar, onun dünya görüşü ve yaşantısı hakkında ipuçları verebiliyor okuyucuya. Yani, yaşantısını şiirle yoğuran bir şairle karşı karşıya olduğumuzu hemen anlıyoruz. 

Yaptığı iş, yaşadığı şehir, mesleğine olan mesafesi, ilgi alanları gibi birçok noktaya Hüseyin Karacalar’ın şiirinden ulaşabiliyoruz. “Lise Öğrencileri İçin Kitap Özeti”, “Geç Kâğıdı”, “Sen Muş’ta Uzak Bir Kışta”, “İleri Saat Uygulaması” gibi şiirler otobiyografik bir şiir olarak okunabilecek bilgiler sunuyor bizlere. 

Hüseyin Karacalar, şiire bu denli mesai ayırarak yolunu belli eden bir şair olarak ve şiirini hayatından kesitlerle kurarken, elbette şiire dair duruşunu da bir şiiriyle ve poetik bir bakış açısıyla sunuyor bizlere. Kitabın son şiiri “Şair Kalabalığı”. Şiire, şairlere, edebiyat dünyasına göndermeleri olan bir şiir bu. Aslında böyle şiirler yazmak, özellikle de şiiri hayatının merkezine alan bir şair için tehlikeli sular olarak da görülebilir. Eleştirdiği noktada her an açık vermekle karşı karşıya kalabilir şair. Bu bağlamda okunup notlar tutulabilecek bir şiir “Şair Kalabalığı”. 

Hüseyin Karacalar, ilk kitabıyla şiir için ben de varım demiştir. Umuyorum ki bunca cevapsız aramaya bir karşılık bulacaktır bu şiirler. 

Mustafa Uçurum yazdı (dünyabizim/ 3Ekim 2015)

Hiç yorum yok: